•6•

253 38 7
                                    

Seonghwa'dan:

Sabit zevklere sahiptim ben. Kafasında belirli bir düzeni olan ve o düzenin dışına çıkmayan biriydim. Prensibim böyleydi. Katı ve değişmez kurallarım vardı ve bu yüzden pek çok kişi tarafından eleştiri alırdım.Değişiklikten ciddi anlamda nefret ederdim. Şu anda yaşadığım bu şey ise değişikliğin en uç noktasıydı.

Berbat hissettiriyordu.

Derin bir nefes alıp, yan koltuğumda uyuklayan bedene baktım. Bugün onunla pek çok şey hakkında konuşmuştuk. Konular birbiri ardınca sıralanmıştı ve birbirimizi tanımaya kadar ilerlemişti sohbet.

Kim Hongjoong...
Kendisinin Sky Entertainment bünyesinde çalışan benimle yaşıt bir müzik prodüktörü olduğunu öğrenmiştim. Anlattığı kadarıyla çok fazla sosyal bir yaşantısı olmayan kendi halinde biriydi. Belirli arkadaşları, belirli bir ortamı vardı. Yalnız yaşadığını ve sakin bir yaşantıya sürdürdüğünü söylemişti, ta ki hastaneye gelmek zorunda kalana kadar...

Geçirdiği bir kaza sonucu -ne kazası olduğunu söylemedi- yaşadığı omurilik zedelenmesinden dolayı, yürüme yetisini kaybettiğini anlattı. Yaklaşık bir aydır bu hastanede tedavi gördüğünden, ameliyat olduğundan, çeşitli ilaçlar kullandığından bahsetti ara ara gözleri dolarken. Bunların peşi sıra bir fizik tedavi süreci içerisinde olduğunu belirtti.

Yaptığımız sohbet esnasında, sabah hemşireyle olan konuşmasında bahsi geçen Kim Bumjoong'un Hongjoong'un abisi olduğunu öğrendim. Aynı zamanda kendisi bulunduğumuz bu hastanenin sahibi oluyormuş. Tüm personel ve doktorlar bu yüzden ekstra ilgi gösteriyorlarmış Hongjoong'a.

Anlattıkları bu kadarla sınırlıydı. Çok fazla detaya inmemişti. Kendini ilk tanıtanın o olduğunu düşünürsek, detay vermemesi oldukça normal karşılanabilirdi. Ona soru sormadım. Sorgulamadım da. Ne anlattıysa kabullendim irdelemeyerek. Ardından ben de kısaca kendimi anlattım, tıpkı onun gibi detaya girmeden bir kaç önemli bilgi eşliğinde.

Ruhunu bedenimde taşıyan bu adam, oldukça değişik birisiydi. Farklı bir karakteri, aurası vardı.nYaptığımız bütün konuşma boyunca değişen mizacı ve tavırları yüzünden onun nasıl biri olduğunu çözememiştim. Bazı noktalarda çok ciddi olurken, bazı noktalar sakin ve sevecen bir hale bürünüyordu. Ara ara sert ve soğuk bakışlarla beni geriyor, ara ara da tatlı denilebilecek bir gülümseme takınarak benim de gülümsememi sağlıyordu.

Normalde konuştuğum insanların karakterini kolayca çözebilen birisi olmama rağmen Kim Hongjoong'u anlayamamak, açıkçası biraz sinirimi bozmuştu.

Saatler süren sohbet sonrası Hongjoong, yanımda kalmak istediğini, burada olması gerekiyormuş gibi hissettiğini söylemişti bana. Ardından kalıp kalamayacağını sormuştu çekinerek. Bunu hiç düşünmeden kabul etmiştim. Çünkü benim gibi hisseden, benim yaşadığımı yaşayan ve beni anlayan birinin yanımda olması, rahatlamamı ve daha az tedirgin olmamı sağlıyordu.

Garip bir şekilde ona karşı güven duygusu oluşmuştu içimde.

İyi geliyordu...

Bakışlarımı Hongjoong'dan çekerek, duvarda duran saate odaklandım.
00:46

Saate bakmamla beraber saatlerdir gözüme girmeyen uyku bir anda tüm damarlarıma yayılmaya başlamıştı sanki. Aniden uykum gelivermişti. Hafifçe esneyerek avuç içlerimi yatağa bastırdım. Üst vücudumu ellerimden destek alarak ileriye doğru kaydırmış, kendimi yatar pozisyona getirmiştim. Elimle yastığımı düzeltip tekrardan esnedim ve gözlerimi kapattım.

Uykuya dalmak üzereyken hissettiğim hareketlilik bir kaç saniyeliğine dikkatimi dağıtsa da gözlerimi açmadım. Sadece uyumak istiyordum. Bu yüzden de sesi umursamayarak kendimi uykuya teslim ettim.

~•~

Bu bölümü orijinal halinde bıraktım nasıl yazdıysam aynen öyle kaydediyorum (üşendim) JSMDJDMSMÖSLS

ÖPÜLDÜNÜZ~

Two Bodies | Seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin