•20•

188 39 4
                                    

"Neden sorularıma cevap vermiyorsun?"

Bir eliyle burun kemerini sıkarak bakışları Minji'ye doğru çevirdi bıkkınlıkla.

'Seonghwa bu kıza nasıl katlanıyordu cidden?'

"Çalışıyorum." dedi bezmiş bir şekilde.
Sabahtan beri kendisine yöneltilen çeşitli sorularla başının eti yeniyordu.

"Ne zamandır bu kadar işkoliksin Hwa?" dedi karşısındaki genç kız kaşlarını çatarak.
"Sen ne zamandır bu kadar gevezesin Minji?" dedi o da onun gibi kaşları çatmış bir şekilde.
"Geveze değilim. Sadece sana karşı böyle oluyor."
"Sinir etmek için?"
"Aynen öyle." demiş ve ukalaca sırıtmıştı Minji.
Sinirle nefesini dışarı verdi Kim Hongjoong.

'Seonghwa'nın ne kadar değişik kuzenleri var böyle?' diye düşündü içinden.

Minji sürekli konuşuyor olur olmaz yerlerde olur olmaz şeyler söylüyor ve bir türlü susmuyordu. Hongjoong gibi tahammülsüz biri için gerçekten kabus gibiydi bu durum. İnatçı, dediğin dedik biriydi Minji aynı zamanda. Bir soru soruyor sorunun cevabını alana kadar da susmuyordu. Cevap alsa bile tekrardan başka bir şey diyerek iyice can sıkıyordu.
Bunu da inadına yapıyordu?

Ah bir de Yunho var.
Hastane zamanında yaptıkları telefon konuşmasındaki bağırışlarından az çok tahmin etmişti Yunho'nun nasıl biri olduğunu. Ancak yüz yüze geldiklerinde farketti ki Yunho, tahmininden daha manyak, Minji gibi ayrı bir belaydı. Gelip geçerken yaptığı el şakaları ve çocuksu davranışları bunlara alışık olmayan Hongjoong'un bazı noktalarda sabrı zorluyordu. Daha bu sabah iki metrelik boyu ile Hongjoong'un sırtına atlamıştı. Yere düştüğünde ise saatlerce gülerek onunla alay etmişti.

Gerçekten aşırı hareketli bir tipti.
Tabi sadece Hongjoong'a karşı böyleydi. Daha doğrusu kuzeni Seonghwa sandığı Hongjoong'a karşı böyleydi.

Diğer insanlara, yani bünyesinde çalışan diğer kişilere gösterdiği oldukça mesafeli, soğuk bir yapısı vardı. Soğuk ama kibardı. Çalışanlarına veya samimi olmadığı insanlara asla yaramaz yanını göstermiyordu. Resmiydi. Minji de tıpkı abisi Yunho gibi samimi olmadığı insanlara karşı sınırları olan biriydi. İki kardeş de bir dış göz tarafından bakıldığında oldukça sakin, soğukkanlı ve aklı başında duruyordu gerçekte olduklarının aksine.

"Odamdan çık meşgul etme beni." dedi düşüncelerinden arınan Hongjoong. Önde duran kağıtları dosyaya yerleştiriyordu bir yandan da.
"Kovuluyor muyum ben şimdi? Yok artık!"
"Aynen öyle çık odamdan hadi!"
dedikten sonra parmağıyla kapıyı gösterdi karşısındaki genç kıza. Kendisine kınayan bakışlarını yollayan Minji, kafasını olumsuz anlamda bir sağa bir sola salladı.

Tam o esnada çalan telefon ile birlikte genç adamın bakışları masanın üzerinde duran telefona yöneldi.

'Hongjoong arıyor...'

Ekranda kendi ismini görünce durumun komikliğinden dolayı istemsizce sırıttıverdi. Arayan Seonghwa'ydı tabiki. Çok bekletmeden aramayı yanıtladı.
"Alo?"
"Hongjoong..."

Seonghwa'nın sinirli ses tonu ile birlikte kaşları çatıldı ister istemez.
"Efendim? Sen iyi misin?"
"Eve gelebilir misin? Acil."
Söylediği kelimeler sırasıyla Hongjoong'a ulaştığında çoktan yerinden kalkmış ve ceketini eline almıştı.
"15 dakikaya oradayım."

Aramayı sonlandırdığı esnada kapıdan çıkarak odasından dışarıya doğru adımlamaya başlamıştı. Minji'nin arkasından bir şeyler söylediğini duydu ancak çok da önemsemedi.
Şu an esas mesela onun için Seonghwa'ydı. Sesi hiç iyi gelmiyordu.

Ne oldu dememişti ona ya da neden gelmesini istediğini sormamıştı.
Buna gerek yoktu zaten.
O gel diyordu ve Hongjoong'a bu yeterliydi.

~•~

İlham perilerim uçtu gitti yazamıyorum bir türlü :(

Two Bodies | Seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin