•13•

221 39 4
                                    

Kollarının arasına aldığı bedeni iyice kendine doğru çekti ve sırtında duran elini yavaşça hareket ettirmeye başladı Seonghwa.
Dakikalardır ağlıyordu kendisinden yaşça küçük olan oğlan. Giydiği hasta kıyafetinin omuz kısmı sırılsıklam olmuştu onun gözyaşlarından.
Perişan bir haldeydi Küçük.

Ağladığı için güçsüzleşen ve titreyen vücudunu, ne kadar sıkı tutarsa o kadar iyi olurmuş gibi hissediyordu bu yüzden de tutuşumu sıklaştırıp duruyordu.

Kendini daha fazla yıpratmasını ve ağlamasını istemediğinden alçak bir ses tonuyla konuşmaya başladı sırtını sıvazlarken.
"Daha fazla ağlama... Lütfen."

Seonghwa'nın söylediği cümleyle beraber Hongjoong'un alıp verdiği soluklar farklılaşmış, daha derin ve kuvvetli hale gelmişti. Derin nefes alarak kendini yatıştırmaya çalışıyordu.

Ona ağlamaması söylemişti ancak Seonghwa da ağlıyordu.
Onun da canı yanmıştı sanki.

Büyüğünün sıkı sarılmasına karşılık olarak güçsüzse sırtına koyduğu ellerini, yavaş bir şekilde ondan uzaklaştırdı Hongjoong.
Seonghwa da bunun üzerine etrafına doladığı kollarını serbest bırakarak geri çekilmesine müsade etti.

Kıpkırmızı gözleri ve ağlamaktan şişmiş dudaklarıyla Hongjoong'u gördüğünde bir damla yaş daha akmıştı yanağından.
"Sen neden ağlıyorsun?" dedi küçük olan çatallaşmış sesiyle.
"Birini ağlarken görünce... Ben de ağlıyorum ister istemez. Biraz duygusal bir yapım var." demiş ve elinin tersiyle yanağından akan yaşları silmişti Seonghwa.

Hongjoong ağlamaktan şişmiş dudaklarını aralayıp konuşacağı esnada ondan önce davranıp söze başladı diğeri.
"Bak, abinin söyledikleri... Çok yanlış. Bunları demeye hakkı yok. Aranızda eskiden ne oldu hiç bir fikrim yok. Geçmişinizi bilmeden konuşuyor olabilirim ancak ne olursa olsun senin cinsel tercihin yüzünden böyle bir muameleye maruz kalman doğru değil. Sana yaptığı imalar doğru değil. Hongjoong... Yanlış olan o, sen değilsin." dedikten sonra gülümsedi ve tekrardan elini tuttu.

"İçimden bir ses öyle demiyor ama... Suçlu... Suçluymuşum gibi geliyor."
"Sakın Hongjoong! Abinin dediklerinin seni baskılamasına izin verme. Suçlu değilsin." dedi Seonghwa karşısındaki bedeni hafifçe sarsarak.

Yanağında akarak iz bırakan yaşları sildi Hongjoong aheste bir tavırla.
"Ama Seonghwa-"
"Ama fakat lakin gibi söz öbeklerini kullanarak dediklerimi inkar etmeye kalkışma sakın. Yoksa şu halimle bile seni pataklayabilirim." dediğinde ortamı yumuşatmak için omzuna hafif bir yumruk atmıştı.

Başarılı olduğunun bir kanıtı olarak Hongjoong'un gülümsediğini görmüştü.
"Şu lanet hastanedeki tek iyi şey olabilirsin."
dedi genç adam ve rahatsız bakışlarıyla hastane odasına göz gezdirdi. Ardından bakışlarını tekrardan Seonghwa'ya yönlendirdi.

"Bay Kim, müsaitseniz kahvaltınızı getirdim." Hemşirenin ani girişi ikisinin de irkilmesene sebep olurken Seonghwa göz devirdi sinirle.

Sinir oluyordu buna.

Hemşirenin anlamlı bakışları altında Seonghwa'nın elini tutmayı keserek yataktan kalkan ve eski yerine dönen Hongjoong, yüzünü kapatmak amacıyla başını eğmişti.
Kaşlarını sertçe çatmıştı ve bu başı eğik olsa dahi belli oluyordu.

Sevmiyordu burayı. Ne hastaneyi seviyordu ne de hastanenin içindekileri.
Hemşirelere karşı sert tavırları ve hastane odasına karşı bakışları her şeyi belli ediyordu.
Abisine ait olduğu içindi belki de bu sevgisizliği.
Ya da abisinin zihniyetinde olan insanların yadırgayıcı bakışlarına maruz kaldığındandı.

"Taburcu olmak istiyorum." sözleri çıktı Seonghwa'nın ağzından, kendi bedeninde üzüntü ile yanıp kavrulan adamı incelerken. Hongjoong onun dedikleriyle eğdiği başını hızla kaldırmış, hemşire ise şaşırarak bakmıştı bir süre.

Seonghwa bile kendi dediğine bir an şaşırmıştı gerçi.

"Tedaviniz devam ediyor ve-"
"İlaçları hastane ortamı dışında bir ortamda da içebilirim bence?" dedi sorarcasına.

"Ancak abiniz istemeyebilir ek olarak ilaç dışında fizik tedavinizde var." diyen hemşire elindeki kahvaltı tepsisini yatağın ucunda duran tekerlekli hasta masasına bırakmıştı. Ardından yavaşça masayı hastasının önüne doğru ilerletmişti.

"Fizik tedavi emin olun tek bir hastanede verilmiyor. Başka bir hastaneye de gidebilirim. Ayrıca hastanede yatacak kadar durumumu kötü görmüyorum." dedi Seonghwa kendisine doğru gelen masayı gözleriyle takip ederken.

"Ama abiniz-"
"Abim eminim ki anlayışlı biri olarak bu isteğime saygı duyacaktır." Derken önüne getirilen kahvaltı tabağını inceledi.
Bir hasta için fazla lüks ancak hastane sahibinin kardeşi için gayet yerinde bir kahvaltı tabağıydı.

"Doktorunuz, muayene sonrasında eğer izin verirse taburcu olabilirsiniz Bay Kim."
"O zaman lütfen doktorumu çağırın."

°°°°

"İyi yönde ilerliyorsunuz Bay Kim." dedi odadaki tek güler yüzlü insan olan genç doktor.
Yaka kartında 'Song Mingi' yazan bu doktor, kalın ses tonuna ve sert mizacına rağmen oldukça tatlı bir gülümsemeye sahipti. İki gencin aksine pozitif enerji yayıyordu etrafa.

"Hastaneden taburcu olmanız konusunda sağlıksal açıdan bir problem yok. Belirli dönemlerde fizik tedavi için uğrar ve aksatmazsanız eğer çıkışınıza onay verebilirim." dediği an o pozitif enerji içerisine dahil olmuştu Seonghwa. Gülümsedi kibarca.
"Teşekkür ederim. Aksatmayacağıma emin olabilirsiniz Bay Song."

~•~

Öpüldünüz canlarım~

Two Bodies | Seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin