eighteen

1.9K 236 60
                                    

Arabada oturuyordum, taehyung ve hoseok hyung dışarıda bir şeyler konuşuyor, yoongi ise son eşyamı arabanın bagajına bırakıyordu. Hastaneden çıkalı bir günü geride bırakmış, üstüne üstlük taehyung'un evine de o saatler içinde yarım yarım yerleşmiştim. Şimdi de kalan eşyaları alıyorduk.

Zaten çok bir şeyim yoktu, özel eşyalar, kıyafetler ve işte bu kadardı.

Ayrıca düne göre çok daha iyiydim. Sadece elim acıyordu ve bir kaç yer sızlıyordu vücudumda ama sorun değildi. Yoongi hyung, bagajı taehyung'a inat tüm gücüyle kapatırken, çıkan ses ve sallanan araba yüzünden irkilmiş yine de gülmeden edememiştim.

Ondan uzaklaşacak olmamı istemiyordu ve taehyung'u suçluyordu yediğim dayak yüzünden. Komikti ama bir nevi anlıyordum onu. O cidden bilmiyordu ki ne zaman istese dibimde bitebilirdi, ben de biterdim.

Yanıma ilerledi sonra, hava güzel olduğundan cam açıktı ve öylece onları izliyordum. Taehyung ve hoseok bir kaç cümleden sonra sarıldı ve yoongi hyung beline kadar camdan içeri girip, bunu nasıl başardı bilmiyorum, bana sarıldı.

"Hyung!" Elim yüzünden rahat değildim ama verebildiğim kadar karşılık verdim. 

"Jungkook! Çok dikkat et tamam mı?!" Bu posziyondan dolayı bağırıyordu sanırım, gülmeye başlarken onaylamıştım onu, o sırada taehyung arabaya bindi ve kemerini taktı. Hoseok ise bana el sallayıp yoongi'yi almaya çalışıyordu. Başaramazdı... Ama taehyung şeytanı, benim tarafımda ki camı kapatmaya çalıştığında söve söve çekilmişti min yoongi.

"Seni piç, az daha ortadan ikiye bölünecektim." Ve bu tepkisine, hepimiz kahkaha atmıştık. Taehyung'un böyle güldüğünü görmek çok hoşuma gitmişti, keyifli bir akşam üstüydü gerçekten.

Hava o kadar güzeldi ki, bizi de iyi hissettiriyordu.

"Hadi bay bay!"

Ve kocaman bir el sallama faslı. Taehyung, arabayı çalıştırıp, kemerimi takıp takmadığıma bakmış sonra da evine doğru sürmeye başlamıştı. Aynadan görüyordum, yoongi hyung biz gözden kaybolana kadar bize baktı.

Onu çok seviyordum, beni çok seviyordu ve hep dibinde olmuş olmama alışmıştı ki şu an afallamıştı. Üzüldüm, ne yapabilirdim bilmiyorum... Belki para biriktirip yeni ev bulduktan sonra onları yanıma alırdım, taehyung da gelmek isterse hepimiz yaşardık. Olmaz mıydı ki?

"Bir şeyler ister misin?"

"Ne gibi?"

Kırmızı ışığa geldiğimizden yavaşlamış, sonra da durmuştu. Bana baktı usul usul. "Bilmem, tatlı şeyler?" Şöyle bir düşündüm, normalde isterdim elbette ama istemiyordum, içimden geçen cevabı söylemek istiyordum ona. O uzanıp, bileğimi nazikçe tutarken ve dudaklarını alçıdan görünen parmaklarıma bastırırken, "Seni istiyorum, sadece." Demiştim.

Yine o şapşal gülümsemesini sundu ve uzanıp bu sefer saçlarımı karıştırarak alnımı öptü.

Taehyung böyleydi işte. Tüm sevgisini bana veriyordu, iletişim konusunda eksik olmamız ya da onun sabırsız olması önemli değildi. Bana tüm sevgisini güzelce veriyordu ve her şeyi unutturabiliyordu. Ben buna bakıyordum işte, bu önemliydi benim için. Ayrıca sessizliğinden ve yüzünden anlıyordum ki hatasını kavramış ve pişmandı, biraz da öfkeliydi. Her şekilde, her bana baktığında yansıtıyordu bunu ve korkuyordum babam olacak kişi ona da bulaşır diye.

Yolu yarıladık, arkaya hoş bir müzik açmıştı ve parmaklarımı öpe öpe devam ediyordu arabayı sürmeye.

Onu çok seviyordum, ona çok aşıktım.

V's World ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin