Alarmın ötmesiyle, tüm algılarım yavaş yavaş açılmaya başlamış, bir kaç küfür savurarak, sinirle ve oldukça mutsuz bir şekilde, yarı baygın gözlerimle, telefona uzanıp lanet müziği durdurmuştum.
Kendime eziyet etmeyi sevdiğim için alarm sesim oldukça sesli bir köpek havlamasıydı. Neden mi? Çünkü Jeon Jungkook'u başka türlü uyandırmak mümkün değildi.
Gerçekten değildi, benim uyuduğum uyku ölüm uykusuydu. Kelimenin tam anlamıyla öyleydi kesinlikle abartmıyorum, çok ağır uyurdum ben.
Bir kaç saniyelik, klasikleşmiş tavanla bakışma anımdan ve kapanmaması için kocaman büyüttüğüm gözlerim ile ayılma çabalarımdan kolaylıkla kurtulmuş, ayaklanarak rutin işlerimi halletmiştim.
Banyoya girmek, dişlerimi fırçalamak ve tekrar yatmak...Hayır hayır, son maddeyi atlıyorduk, yatmak yoktu.
İlk iş günümde -böyle dediğime bakmayın sadece bir görüşme- olmazdı. Bu yüzden mızmızlanarak bu isteğime son vermiştim.
İtiraf etmek gerekirse ben gerçekten yeni hayatımın - yine söylüyorum henüz tam sayılmaz- ilk iş gününde oldukça garip bir şekilde çok heyecanlıydım. Bu tıpkı bir şeylerin -karıncalar olabilir- içimi, özellikle kalp bölgemi yemesi gibiydi.
Daha önce böyle bir şey yaşamamış olabilirim fakat hissettiklerim tam olarak bu şekilde saçma ve garipti işte.
Ayrıca karınca kalp yer miydi? Bence yerdi.
Düşüncelerimden bir an önce silkilip, uyuşuk bedenim ve yürümemek için can atan ayaklarım ile ahşaptan yapılma dolabıma ilerlemiş ve 'ilk iş günü' başlıklı kıyafetlerimi yine gereğinden fazla uyuşuk bir biçimde elime almıştım.
Siyah kravat, siyah ceket, beyaz bir gömlek ve siyah pantolon.
İşte karşınızda Jeon mükemmel derecede seksi ve yakışıklı Jungkook.
Yarım saatin sonunda, görüşmeme bir saat kala, telefonumu ve cüzdanımı cebime tıkıştırıp, ceketimi omzuma atarak evden çıkmış ve şimdilik ödünç olarak çaldığım yoongi'nin arabasıyla, yola koyulmuştum.
Tekrar diyorum, işte karşınızda, mükemmel Jeon Jungkook.
---
Gerginlik, stres, heyecan, karmaşa ve korku.
Evet, korku çünkü şu ana kadar önüme çıkan insanların bu tuhaflıkları hiçbir şekilde bir mantık taşımıyordu.
Gerçekten...
Başvurduğum 2. -burası beni olur da almazsa diye, yedek- şirkette gördüğüm insanlar gibi bir giyinim, görünüm gerçekten yoktu, ya da babamın şirketinde ki gibi.
Bu tamamen tuptuhaf ve garip bir adamın başta olmasından kaynaklı, garip bir durumdu. Oldukça garip hem de.
Tamam, röportajda dediklerini gayet net hatırlıyordum, hatta ezberlercesine ama ciddi olduğunu -bu denli ciddi- hiç düşünmemiştim.
Samimi soruyorum, bunu zaten kim düşünebilirdi ki?
Kim Taehyung acaba deli miydi?
Sorunlarımı vardı?
Koskoca şirkete adım atıp, gördüğüm bedenler sonrası aklımda dönüp duran tek iki cümle bunlardı.
Çünkü bin kez diyeceğim gibi, bu normal değildi.
Herkes ama herkes, okul formaları gibi bunları giyiyor ve çok memnun görünüyordu.
Kim Taehyung'un tescilli bir sorunlu olduğu düşüncesi ile ve de birazdan onunla görüşecek olmamın getirisi olan gerginliğimle, gevşettiğim kravatım, salladığım dizim ve elimde ki titretip durduğum dosyam, bu karmaşık anda bana eşlik eden tek akıllı arkadaşımdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
V's World ✓
Fiksyen Peminat"Ben pijama giymem, Bay Jeon." dedikten hemen sonra sinir bozucu bir şekilde gülmüş ve gevşettiği kravatı, araladığı bacaklarıyla koltukta oldukça rahat bir pozisyon alarak geriye yaslanmıştı. "Çıplak çalışmak tercihimdir," Arsız bir şekilde parlaya...