Zeyno
Karakola gelmiştik. Koridorda oturmuş bekliyordum. Her şey açıklığa kavuşmuştu. Ege bütün sınıfta olanları kayda almıştı. Yani elimizde itiraf vardı. Şimdi ise Duru ile biz sandalyede otururken Ali Arap Çağrı ve Hazal karşımızda ayakta duruyordu. Hazal ne kadar ısrar etse de Çağrı eline pansuman yapılmasına izin vermedi. Canerin içeri girdiğini görmeden buradan ayrılmayacağını söyledi.Bu zamana kadar olanlar çok ağırdı. Şimdiye kadar içimde tuttuğum gözyaşlarım akmaya başladı. Vefa'nın katilini bulmuştuk. İçim soğudu mu? Evet. Ama onu kaybetmeyle tekrar yüzleştim. Sanki katili bulunca Vefa çıkıp gelecek gibiydi. Ama olmadı. Vefa gelmedi. Duru bana destek olmaya çalışıyordu ama yeterli olmuyordu. Nefesim daralmaya başlayınca kendimi dışarı attım.
Avazım çıktığı kadar bağırdım. Boğazımın ağrısını düşünmeden bağırmaya devam ediyordum. Göz yaşlarımdan etrafı göremez haldeyken arkamdan iki kol vücuduma sarıldı. Kokusu çok tanıdıktı. Çağrı gelmişti. Beni durdurmaya çalışıyordu. Zar zor da olsa beni kendine çevirdi. Yüzümü avuçlarının arasına alıp göz hizama eğildi.
"Zeyno bana bak! Zeyno!"
Benim için endişeleniyordu. Çağrı benim için endişeliydi. Korku vardı gözlerinde. Bense daha sakinleşmiştim ama hiçbir şey yapmadan ona bakıyordum sadece. Beni kendime getiremeyeceğini anlayınca kafamı göğsüne yasladı.
"Özür dilerim Zeyno. Bunları yaşamana izin verdiğim için özür dilerim. Seni koruyamadığım için özür dilerim."
Sadece ağladım. Aylardır Vefa'm için tuttuğum gözyaşlarımı,zehrimi bıraktım dışarıya.
...
Caner'i gözümüzün önünde jandarma arabasına bindirip cezaevine götürdüler. Etrafta ruh gibi dolanırken Ali koluma girdi. Ve hep birlikte Berk,Cemre ve Ege'nin yanına gittik. Berk kafasından darbe aldığı için onu hastaneye göndermiştik.
Ege'nin evine geldiğimizde Berk koltukta yatmış, Cemre ona söyleniyordu. Koltuğun birine oturup dirseklerimi dizlerime yasladım. Çenemi ellerime koyup karşıyı izlemeye başladım.
Çağrı
Caner hapse girdiğinden beri Zeyno hiç iyi değildi. Gerçeklerle yüzleşmiş, artık kaçıp oyalanabileceği bir şey kalmamıştı. Şimdi yine sadece dalgın dalgın bakıyordu. Yavaşça yanına gittim. Yanına oturduğumda yorgun gözleri ve solgun yüzüyle bana döndü. Ona ne kadar kızgın olsam da şu an o bu haldeyken bunu düşünmeyecektim bile.Ali ve Arap yine Zeyno'ya göre daha iyi duruyorlardı. Ama onlar da artık gerçekle tam anlamıyla yüzleşmişlerdi. Odada koca bir sessizlik hakimdi. Bu sessizliği bozan ben oldum.
"Berk nasılsın kardeşim? Saol. Benim için yaptın sonuçta. Teşekkür ederim."
"Ne demek lan! Sen benim kardeşimsin. Senin için yemeyeceğim de başka kim için yiyeceğim kafama şişeyi."
Berk gülmeye çalışınca başı ağrıyınca susmak zorunda kaldı. Bense yavaşça Zeynonun kulağına yaklaştım.
"Biraz dışarda dolaşmak ister misin?"
Sessizce kafasını sallayınca ayağa kalkıp elimi uzattım. Elini elime koyup ayağa kalktı.
"Biz biraz dışardayız geliriz sonra."
"Tamam bro dikkat edin."
Gülümsedim.
"Dikkat edilecek bir şey kalmadı artık."Dışarı çıkıp sahil kenarında yürümeye başladık.
![](https://img.wattpad.com/cover/342100881-288-k417879.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıttan Gemi-ZeyÇağ
FanfictionKağıttan gemi yaptım belki de sana yüzer diye. Gökyüzüne baktım bir uçak sana uçar diye. Kumdan kale kazdım bir evimiz olsun diye. Camdan duvar ördüm güneşe uyansak yine.