22.Bölüm

198 28 3
                                    

                                       Çağrı
Sahilde birbirimize sarılarak oturup sessizce denizi izliyorduk. Zor zamanlardan geçiyordum ama ona yansıtmamam gerekiyordu bunları. Çünkü ona yeterince zor zamanlar yaşatmıştım. İstemeyerek.

Gözüm dalmış denize bakarken Zeyno benden uzaklaştı. Bakışlarım onu döndüğünde ellerimi tuttu. Bana üzgün bakıyordu.

"Bir şey var Çağrı. Sakladığın bir şey var. Ve bu her neyse kötü bir şey."

Yorgun bakışlarımı daha fazla saklayamamıştım.

"Nasıl anladın?"

Elini yanağıma koyup yanağıma bir buse kondurdu. Sonra var gücüyle gülümseyip bana baktı.

"Sana daha önce de dedim Çağrı. Seni senden iyi tanıyorum ben."

Gözlerim dolu doluyken boyun ile omuz arasındaki boşluğu işaret ettim.

"Biraz durayım mı? Orada."

Sakince kafasını sallamakla yetinmişti. Kafamı boşluğa yerleştirip kokusunu içime çektim. Gözlerimdeki yaşlar bir bir boynundan akıyordu.

Ben o haldeyken Zeyno ensemdeki saçlarımla oynuyordu.

"Ne oldu sevgilim? Neyin var senin böyle?"

Kafamı kaldırmadan konuştum. Sesim boğuk çıkıyordu.

"Ben daha fazla orada kalmak istemiyorum Zeyno."

"Geleceksin Çağrı. Önder hoca halledecek eminim."

Kafamı biraz çekip başımı omzuna yasladım. Bu sefer yanağımı okşamaya başladı.

"Bugün o yüzden yanına gittim. Daha fazla dayanamadığımı söylemeye."

"Çağrı neden bu kadar istemiyorsun? Sadece baban ve bizim ilişkimizden dolayı mı? Yoksa başka bir şey mi var?"

Doğrulup yüzüne baktım. Yutkundum.

"Annem babamı aldatmış Zeyno. Benden saklamışlar. Ben oraya gittiğimden beri bunun tartışmasını yaşıyoruz. Orada onunla evlenecekmiş."

"Ne?"

"Ben babamı istiyorum Zeyno. Babam bana bunu yapmaz. Tamam belki sakladı benden yine ama. O benim kendisini seçeceğimden emindi öyle de oldu zaten. Zeyno beni bir babam düşünüyormuş. Bir de şimdi sen geldin işte."

Ben iyice ağlamaya başlayınca Zeyno daha fazla dayanamayıp beni kollarının arasına alıp sardı. Hiç bırakmak istemez gibi sarıldı. Sımsıkı..

Sakinleştiğimde ondan uzaklaştım. Banktan kalkıp elimi uzattım.

"Bu kadar yeter. Hadi gidiyoruz soğuk oldu."

Elimi tutup ayağa kalktı.

"Hemen. Sen iste yeter."

Kolumu omzuna atıp kendime çektim.

"Hmm öyle mi? Güzelim benim."

4 ay sonra

Karnelerimizi daha alıp okuldan çıktık. Hepimiz iyi notlar almıştık. Ara tatil olduğu için okuldan sonra hemen kendimizi kafeye attık.

"Ee gençler tatilde napıyoruz?"

Diye lafa atladı Ege. Bu arada Ege artık iyileşmişti. Zaten doktorlar kısa sürede bacaklarının tekrar tutabileceğini söylemişlerdi. Öyle de oldu. Artık tekrar yürüyordu. Bunun şerefine de sürekli bir yerlere gitmek istiyordu.

"Bilmiyorum valla Egecim ben evde olurum büyük ihtimalle."

Dedi Hazal. Hala sevgili olamamışlardı. Hazal gözümüzün önünde Egeye aşıktı ama Ege hala farkında değildi. Ama onları bu tatilde sevgili yapacaktım artık.

"Nasıl ya? Ama Hazaal."

"Hiç Hazal deme Ege istemiyorum parti tatil falan."

Ege hüsrana uğramış şekilde Cemre ve Berk'e döndü.

"Tamam Ege gideriz bizim dağ evine."

Diyen bu sefer Berk olmuştu. Berk ve Cemre bu sıralar limoniydi. O yüzden pek heyecanlı söylememişti bu fikri. Cemre ile arasında da Ali yüzünden problem vardı.

Hiçbirimiz bir şey hissetmesek de Berk Ali'nin Cemre'ye yaklaşımının farklı olduğunu hissetmişti ve birkaç kez bu konu yüzünden Cemre ile tartışmıştı.

"Off çok ruhsuzsunuz. Siz ne yapacaksınız çifte kumrular?"

Diye sordu bu sefer Ege. Soru Zeyno ile bana gelmişti.

"Valla bir planımız yok bro. Ama siz ne yaparsanız ayak uydururuz büyük ihtimalle."

Bir ay önce tekrar babamın yanına gelebilmiştim. Dava süreci boyunca annemin yanında kalmam gerekse de sonuç istediğimiz gibi olacağından dayanmıştım bu süreye.

"Ee Duru senin Arap sabunu nerede?"

"Hiç sorma arıyorum açmıyor."

Berk ve Ali kavga edince Arap da doğal olarak arkadaşının arkasında durmuştu. Aynısını Zeynodan da beklemişlerdi ama Zeyno bunun çocukça olduğunu düşünüp yapmayacağını söylemişti. O yüzden de Arap şu an Duru ile uzaktı. Çünkü bu konu üzerine sürekli kavga ediyorlardı.

"Arkadaşlar hepimiz böyle susup oturacak mıyız başka şeyler de konuşalım."

"Ne konuşalım mesela Hazalcım?"dedi Berk

"Üniversite mesela."

O an aklıma gelmişti seneye sınava gireceğimiz. Belki de hepimiz farklı yerlere savrulacağız diye düşünmeden edemedim. Bir dakika hepimiz mi? Zeyno da.

Bakışlarımı Zeynoya yönelttim.

"Bilmiyorum daha konuşmak için erken sanırım." Dedi ben ona bakarken

"Dimi ya bence de erken ."

Diye ekledim bunun üstüne. Hepimiz aynı şeyi düşünüyorduk. Ayrılırsak ne olur? Herkesin gözlerinden anlaşılıyordu bu.

"Neyse ya bunu da konuşmayalım şimdi. Bunları düşünmenin zamanı değil."

Diye sessizliği bozmuştu Duru. Biraz daha kendi aramızda konuştuktan sonra kafeden kalkmıştık. Zeynoyu evine bıraktıktan sonra bende eve geçmiştim. Ama kapıyı açtığımda içerde tartışan annem ve babamı görmeyi beklemiyordum.

Hellöö
Yine biraz kısa bir bölüm oldu çünkü hem zamanım olmuyor hem de aklımdaki olayları nasıl birleştireceğimi bilemiyorum eksik kalsın da istemiyorum. Sizi bölümsüz de bırakmak istemiyorum.

Yorumlarınızı bekliyorum iyi okumalarrr

Kağıttan Gemi-ZeyÇağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin