Dosyayı elime alıp güzelce inceledim.
Aslında Dongcheon bir kumar çetesiymiş ve kumarcıların oyun karşılığı esir tuttuğu bir kadın varmış.
"Kadını mı kurtaracağız şimdi?" diyerek kafamı dosyadan kaldırdığımda Roseanne kendi masasında hâlâ yemek yiyordu.
"Keşke beni izlemek yerine kahvaltı yapsadın da bu duruma düşmeseydin." dedim tebessümle. Yemeğini bırakıp kendi masasındaki kağıtlara yöneldi.
"Onlarda ne var?" dedim."Kumarcı mıymış neymiş onların bilgileri işte."
"Ağzın doluyken konuşma demedim mi? Bakayım."
Yanına gidip kağıtları aldım ve okumaya başladım,
Ji- yeong.. Bu ismi duymuş gibiydim.
"Fotoğrafları yok Lalisa boşuna karıştırma kağıtları." diye uyardı ve çantasını topladı.
"Nereye?"Biz bunları konuşurken Eun-yu içeri girdi. Bize baktı ve "Üzgünüm efendim ama gidemezsiniz, patron sizi çağırıyor." dedi.
Kağıtları masaya bırakıp çıktık. Patronun odasına vardığımızda içimi garip bir duygu sardı.
İçeri önce ben sonra da Roseanne girdi.
"Lalisa Manobal, önce sen kal. O sonra girsin."
Patronu ilk defa bu kadar ciddi görüyordum, Roseanne dışarı çıktı ve ben patronun masasına yaklaştım.
"Buyrun efendim.""Lalisa, kağıtları ve dosyaları incelediniz değil mi?"
"Evet efendim, hedefimiz Dongcheon'da-"
Ben cümleyi bitiremeden lafa girdi."Tamam, hedefiniz aslında Dongcheon'a gitmek değil, veya bir kadını kurtarmak."
Anlamsız bakışlarla patrona baktım ve konuşmaya devam etti.
"O kadın, sensin."
Hâlâ anlam veremesemde "Nasıl?" diye sordum."Babanı hiç görmesende duymuşsundur. Kumarbazın tekiydi, bunu bilmeme rağmen aldım seni işe. Geçen hafta Dongcheon ile büyük bir oyuna girmiş, verecek bir şeyi olmadığı için seni ortaya koymuş."
Dehşete kapılmıştım, hiç görmediğim bile olsa bir baba, bunu nasıl yapardı?
Tamamen donmuştum ve yorum yapamıyordum. "Ne yapacağım efendim?" diye sordum."Son bir haftadır Dongcheon seni arıyor ve ulaştığımız bilgilere göre evin bulunmuş. Hatta dün gece evine yaklaşmışlar fakat içeride değilmişsin."
Düşünceliydim, bu durumda Roseanne hayatımı kurtarmış oluyordu. Artık bir şey konuşamayacak halde olduğum için kafamı salladım.
"Senin için güvenlikli bir yer ayarladık, olay çözülene kadar orada kal."
Olayın ne zamana kadar çözüleceği belli değildi ve belkide günlerce orada kalacaktım.
Ne yaptığımı bende bilmiyordum, o evde yani kalacağım yerde güvende hissetmeliydim. Güvende?
"EFENDİM! ROSEANNE DE BENİMLE GELMELİ!" Yanlışlıkla bu cümleyi bağırdım.
Patron yavaşca afalladı ve sordu "Neden?"
Paniğe kapıldım, ne yapıyordum ben? Bir kaç hafta önce işimi bozduğu için nefret ettiğim birisyle kalmak için yalvarıyordum.
"Yani, arkadaşsız kalamam anlamında.""Lalisa, seni bulduğumda dar bir evde yapayalnız yaşıyordun. Ne arkadaşı? Çok mu bağlısınız Roseanne ile?"
Cevap veremedim, haklıydı.
Roseanne'yi içeri çağırdı.
Olayı duyduğunda buna pek bozulmamış gibiydi, iki gündür beraber kalmamız bunun etkisi olabilirdi.
Birlikte odadan çıkıp kendi ofisimize doğru ilerlerken utançtan hızlı yürüyordum.
"Ne dedin patrona?" dedi gülümseyerek.
"Bir şey demedim, o ayarlamış." dedim.
Gülerek ofisin kapısını açıp içeri girdi, "Bir kaç gün boyunca iş yapmayacağız öyle mi? Kulağa eğlenceli geliyor."
Dosyayı masaya fırlattığım gibi yerime oturup düşünmeye başladım, Roseanne ile kalmam sorun değildi, sorun "babamın" böyle bir şey yapmaya kalkmasıydı.
Dongcheon görevi Ryu jin ve ekibine devredildiği için artık bir işimiz kalmamıştı.
Sigara içmeye terasa çıkmışken Roseanne sordu,
"Baban nasıl birisi? Hiç bahsetmedin.""Bilmiyorum." dedim ve sigarayı ağzıma götürüp konuyu kapattım.
Akşam Eun-yu'dan konum bilgisini alıp bize ayarlanan eve gidecektik. İşimi yapamamaktan şimdiden nefret ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
secret mission ; chaelisa
FanfictionSiyah rengi bir kadına ancak bu kadar yakışabilirdi.