Akşama doğru eşyalarımızı topladık, o evden ayrılmak için ikimiz de can atıyorduk. Roseanne iki kolunda çantası, elinde gülü ile önümde belirmişti, o kadar tatlıydı ki gülmeden edemedim.
"Hazır mısın? Arabalar kapıdaymış."
"Hazırım!"
Birlikte kapıyı açtık ve sonunda bahçeye çıktık. Uzun zaman olmuştu, Roseanne ile yaşadığımız bu bir buçuk ay, bir ömür gibi geçmişti.
Roseanne arabaya doğru koşmaya başladı. Arkasından o kadar güldüm ki ne kadar sürdüğünü bilemiyorum.
Arabaya bindiğimizde ikimiz de camları açmış dışarıyı seyrediyorduk.
"Önce Roseanne'nin evinde gidelim, çok hevesli."
Şöför kafasıyla onayladı ve o yöne doğru yola koyulduk.
Roseanne'yi eve bıraktığımızda ben gidene kadar el salladı, bana alışmış gibiydi. Aslına bakarsanız ayrılmak pek hoşuma gitmemişti, fakat birkaç saat sonra tekrar görüşecektik.Eve vardım, o evi kendi evime tercih ederdim doğrusu. Bu evin içinde çiçeğiyke oradan oraya yürüyen ve sürekli gülümseyen bir kadın yoktu. Eşyalarımı yerleştirip telefonumu elime aldım.
*"Roseanne 🤏🏻" Kişisinden 4 yeni mesaj*
- Lalisa! Evimi çok özlemişim. Ama seni daha çok özledim sanırım! T T
- 😋
- Ne yaptın? Çiçeğqmle ilgileniyorwm bewn
✓✓Son cümleyi yanlış yazmıştı, fakat bu bile artık benim için sorun değildi. Onunla ilgili olan hiçbir şey benim için sorun olmamaya başlamıştı.
(Roseanne 🤏🏻)
- Eşyaları yerleştirdim, telefonu henüz yeni elime aldım.
- Sıkılmadın mı benden? Gider gitmez mesaj atmışsın.
⌫
*Bu mesaj silindi*
- İyi, akşam görüşüzz!
✓✓ (❤️)Akşam ofise gitmeden önce gömleğimi giyip evden ayrıldım. Hava kararınca dışarı çıkmak.. Uzun zaman olmuştu.
Arabaya bindim, hâlâ üzerimde bir telaş vardı çünkü tehlike benim için henüz bitmemişti.
...
Ofise vardığımda ilk bizim odanın kapısını açıp içeriye baktım, Roseanne çoktan patron odasında olmalıydı.
Yukarı çıktım, patron katın koridorunda yürümeyeli de uzun zaman olmuştu, yavaşladım.
Kapıyı çaldım ve içeri girdim.
Roseanne masanın önündeki deri koltuklardan birine geçmiş oturuyordu. Beni görünce ayağa kalktı,
"Lalisa!" Patronu görünce duraksayıp geri oturdu.
"Merhaba efendim, uzun zaman oldu."
Güldü, "Sıkıldınız o evde farkındayım. Ama güvenliğiniz için önemliydi."
"Biliyorum efendim, önemli değil. Roseanne ile iyi anlaştık."
Roseanne'nin karşısına oturdum. Patron yanındaki asistanlarla konuşurken Roseanne kulağıma eğilip fısıldamaya başladı,
"İlk görev iki gün sonraymış! Tatil verse şaşırırdım zaten."
Gülümsedim ve "Otur, görecek şimdi." dedim.
Patron konuşmasına başladı,
"Kızlar, bunca zaman sabredip görevinize layık olduğunuz için sizinle gurur duyuyorum. İkiniz de buraya ilk geldiğinizde çaylaktınız. Fakat görüyorum ki artık bu ofise ve görevlere alıştınız, öyle değil mi? O vakit size gelecek seferki görevinizi anlatmaya başlayacağım. Bu görev diğerlerinden ayrı olarak kişisel ve tehlikeli. Yani Lalisa; yüzünü gizleyemez, kostüm giyemez veya kimlik alamazsın. Bu sebepten dolayı bu görev çok dikkatli davranmanı istiyorum, bu adamları ciddiye almamızın sebebi iki ülke geneline yayılmış köklü bir çete olmaları..."
İçimden sefil olduğunu düşündüğüm babamın bu çeteyle neden kumar oynadığı takıldı ve kendimce dalga geçip sinirlendim.
"...Yani diyeceğim o ki bu görev için tatiliniz olamaz, tatiliniz bile risk içinde olacağı için iki gün içerisinde başlamayı düşünüyoruz. İşiniz binalara gidip ateş açmak veya kılık değiştirmek olmayacak, aksine direkt olarak bir operasyona katılmanızı istiyorum."
İkimiz de çok şaşırmıştık, kariyerimizin ilk döneminden bu yana bize hafif görevler verilmişti.
"Efendim, operasyondan kastınız nedir?" dedi Roseanne.
"Birkaç ajan ile birlikte çatışmaya girmeniz olabilir, veya işler iyi giderse sadece patlatırsınız. Siz sadece oradakileri dinlemeye özen gösterin."
Stresten bacağımı sallamaya başladım. Bu iş çok ciddi gibiydi.
Konuşmayı bitirdikten sonra birlikte odadan çıktık. İkimiz de konuşmuyordum ki Roseanne koluma girip konuşmaya başladı, "Ölür müyüz?"
"Saçmalama. Yani, neden ölelim ki uzun zamandır bu işi yapıyoruz kimlerle çatıştık biz değil mi?"
Sessiz kaldı.
Çantasından sigarasını çıkarttı ve bana gösterdi, "Teras sözün vardı."
Birlikte gülerek terasa çıktık.
Hava karanlıkken sigara içmeyi seviyordum, özellikle onunla.
"Ay'a dert anlatıyordun değil mi? Şimdi görüyorsun işte, anlat biraz.""Gerek kalmadı."
"Ne demek gerek kalmadı?"
"Ay kadar etkili birisini buldum." dedim omzuna sarılarak. Güldü.
...
Sabah uyandım, ilk defa fotoğrafımı çeken birisi yoktu. Sessizliğe uyandım, Roseanne ile kahvaltı yapmaya alışmıştım, bu sabah belli ki bir şey yemem gerekecekti. Dolabı açtım, birkaç şişe ve meyve dışında pek bir şey yoktu. Birden kapı çaldı.
"Kim bu saatte, postacı falan mı?"
Koridorda ilerleyip kapıyı açtım. Roseanne elinde bir kapla içeri girdi,
"Yemek yemeyeceğini düşündüm. Birlitke kahvaltı yapmaya alışmışım."
Gülümsedim. "Gel içeri."
Birlikte masaya oturduk ve yemeye başladık, Roseanne yine ağzı doluyken dün neler yaşadığını anlatmaya çalışıyordu.
"Sanaw annlattjım bir eski sewsgilim vardi yua,""Ağzın doluyken konuşma şapşal!" dedim dalga geçercesine.
Yediklerini bitirdikten sonra anlatmaya devam etti,
"O çocuk bana mesaj atmış, hemen engelledim!""Niye, barışmak istemiyor musun?"
"Hayatım için birisini aramama gerek kalmadı, birlikte yaşar ölürüz işte."
Güldüm ama bu sefer hoşuma gitmemişti, "Erken ölmeyelim o zaman, söz ver bana. En az 80 yaşına kadar benimlesin!"
"Söwz!" Hâlâ yemek yiyordu.
Birlikte evden çıkıp arabaya bindik, "Sen mi bırakacaksın?" dedim Roseanne'ye.
"Tabi, karnını doyurdum şimdi sıra ulaşımda."
Kahkaha atarak arabaya bindim, yıllar sonra bir insanla bu kadar iyi vakit geçirmek benim için harika hissettiriyordu. Birlikte ofise vardık, odaya geçerken asansörde bana elbisesini gösteriyordu,
"Bak! Sen sevdin diye siyah giydim."
"Çok güzel olmuşsun."
Asansörün kapısı açıldı ve odamıza girdik.
"Ah ofisimiz! Canım ofisimiz!" diyerek koltuğuna atladı ve dosyaları eline aldı. "En az burayı özlemişim sanırım, hiç ışık yok."
Masanın başına geçip oturdum. Eun-yu içeri girdi, "Merhaba efendim. Bunlar görevle ilgili imiş." Dosyalarımızı masaya bırakıp çıktı.
"Neymiş bunlar?" dedim üç tane büyük dosyaya bakarak.
İçinde mekanın bütün bilgileri, krokisi ve kullanacağımız silahlar yazıyordu.
"Asker miyiz biz!" dedi Roseanne.
"Sayılır, ajanız." dedim dosyalardan kafamı kaldırmadan."Bütün bunları nasıl ezberleriz!"
"Deneyelim bakalım.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
secret mission ; chaelisa
FanfictionSiyah rengi bir kadına ancak bu kadar yakışabilirdi.