Güzel tabir şu 'görüşmek üzere'. Hem bir ayrılığı ima ediyor, hem de tekrar buluşma arzusunu. Ne tümüyle iyimser, ne tümüyle kötümser. İkisini de içinde barındıran bir ifade. Ölüm gibi.
Hayatta her şey belirsiz, kesin olan mukadder bir şekilde kesin olan tek şey var: Ölüm. Yaşamamak başkadır; Ölmek bam başka. Her kalbin çarpıntısı, kendi ecelinin ayak sesidir. Ölüm, her şeyi eşit yapar...
Ölümden korkmayan ölmez, ölüm kendine koşanları hiçbir zaman vurmaz. Ama ölenin arkasında kalanları vurur.
Ölüm, bazen bir ceza bazen bir armağan, çoğu zaman da bir lütuftur. Dünyaya geldiğiniz gün, bir yandan yaşamaya, bir yandan da ölmeye başlarsınız. Bütün günler ölüme gider, son gün varır. İnsan, meyvenin çekirdeğini taşıması gibi, ölümü kendi içinde taşımaktadır. Gerçekte kimse bilmiyor ölümün ne olduğunu, insana verilen en büyük iyiliktir belki ölüm; ama en büyük kötülükmüş gibi korkuluyor ondan.
Ölüm hayatın içinde de vardır aslında. Alıştıra alıştıra gelir. Sevgilinin ayrılığı, dostluğun bitişi de bir ölümdür. Hayatın her anında yaşıyoruz ölümü. Bir duygu biter yani ölür. Daha sonra yenileri doğar, büyür. Gerçek ölümün bu durumdan tek farkı artık yeni duyguların doğmayacak olmasıdır. Belki de ölümü bu kadar korkutucu yapan şey artık yeni duyguların olmayacak olmasıdır. Öğrenilecek, görülecek bir şeyin kalmamasıdır. Gidilecek bir yerin olmamasıdır. Bir bakıma hayattan emekli olmadır. Sürekli bir koşuşturma ile geçer her birimizin hayatı. Her şeyi öğrenir, tadarız. Güleriz, ağlarız kimi zamanlar... Ne için? Bir gün giderken arkamızda izler bırakmak için mi? Hayat belki de geride kalan izlerdir. Ölümü güçlü yapansa adına her duygunun, düşüncenin farkında olunmadan adanmasıdır. Her birinin aynı anda kesiştiği tek noktadır.
İşin garip tarafı ise böylesine benzersiz, değerli bir ana sevgi ile bakılmamasıdır. Doğuma bakılan saygı ile neden bakılamaz? Halbuki, doğum ölüme hazırlıktır. Belki de gözyaşlarıdır ölüme gösterilen sevgi...
Aslında insanların her biri çok cesurdur. Öleceklerini bildikleri halde yaşama kaldıkları yerden devam etmeyi başarabiliyorlar. Çoğu zaman aklımıza bile gelmiyor ölüm. Sanki sonsuza kadar var olacakmış gibi boş yaşıyoruz hayatı. Yaşamı monoton ve sıkıcı yapanda budur bence. Roussau'nun da dediği gibi "Ölme zamanı gelince, nasıl yaşamak gerektiğini anlamanın ne değeri var?"
Ölüm.
Tam anlamıyla içine işlemişti genç adamın. Gözlerinde ki acı, sadece bir mezar taşına odak noktası olmuştu. Üzerinde yazan 'Darcy Grayback' yazısı körü körüne bitiriyordu onu. İçi paramparçaydı. Tam olarak 2 senedir hissetme duygusunu kaybetmiş gibiydi. Artık hissetmiyordu. İçindeki acının da bir his olduğundan emin değildi. Çünkü acı, artık hep onunla beraberdi. Ondan biriydi. Acı, artık genç adamın ta kendisiydi. Bu, onun için bir histen daha fazlasıydı.
Hissizleşmişti. Artık kolay kolay gülümsemiyordu. Hatta art-niyetlerin dışında hiç gülümsemiyordu.
Bu aşık adama gitmeden önce sadece bir ses kaydı bırakmıştı. Ve o ses kaydını her dinlediğinde içten içe ölüyordu genç adam. Belki onun yanında hissedemiyordu ama yine de ölüyordu işte. Yaşıyor muydu peki? Nefesi toprak altındayken mi? Nasıl nefes alınırdı ki şimdi? Bunu ona öğretecek kimse yoktu. Buna alışmasını sağlayabilecek kimse yoktu. 2 sene boyunca ruhsuz olarak yaşadı. Her gün ona ışıldayan gözlerle bakan bir kızı olmasına rağmen...
Darcy onun kollarından kayıp gittikten sonra 2 yaşında ki bir bebeği evlatlık edinmişti. Ona doyasıya 'kızım' diyebiliyordu. Ama 'Darcy' diye seslenmesi boğazında yumruk haline geliyordu. Kızının ismini Darcy koyması, ona her seslenişinde kalbini paramparça etse de onu bir nebze yaşatabilmek için bu iyi bir yoldu. Küçük melek şimdi 4 yaşındaydı. Babası onun için yeni bir hayattı. Henüz hala bebek dili ile konuşsa da içten içe sıcacık bir 'baba' diyebiliyordu. Ve bu yetiyordu genç adamın tüm karamsarlığına.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BadBoy's Life ☠ {Tamamen Değiştirilip Düzenleniyor}
Fanficİyi kızlar Kötü Çocukları sever , tamam biliyoruz . Peki ya Daha Kötü kızlar , kötü çocukları sever mi ? Saçma mı oldu ne . SPRING BREAK