🐥
"Seni dinliyorum," dedim dolu gözleriyle buruk buruk bana bakan Yoongi'ye. Yutkundu ve büyük bir tereddütle gözlerime baktı, kafasında çok ciddi bir şeyi tartıyormuş gibiydi.
"Ben," diye fısıldadı. "ve baban," dediği sırada komodinin üzerindeki telefonum çalmaya başlamıştı. Dikkati dağılırken telefona baktı, tek elimi yüzüne çıkarttım ve bana dönmesini sağladım.
"Evet," dedim. "Sen ve babam ne?"
"Jimin ben," dedi ve yutkundu. Ardından doğruldu, merakla ona baktığımda üstümden kalkmış kıyafetlerini giyiyordu. "Telefona baksan iyi olacak, hem o kadar önemli değildi boş ver." Bir an, sadece bir an ümitlenmiştim. Her şeyi açıklayacağını ve neden beni terk ettiğini söyleyeceğini sanmıştım.
Ancak onu sevmekle yaptığım gibi hata yapmıştım.
"Pisliksin, gerçekten nefret ediyorum senden!" Kazağını giyerken yutkundu.
"Olması gereken bu, benden nefret etmen." Telefonum en sonunda susmuştu, sırf ona inat bakmamıştım.
"Bipolar piçin tekisin! Önce beni kullandığını hiç sevmediğini söylüyorsun, daha sonra hayatımı kurtarıyorsun, sonrasında bir barda benimle öpüşüyorsun ve şimdi de, gelmiş yaşadığım evde benimle sevişiyorsun! Ah, unuttum!" derken ekledim. "Ve sürekli bunun bir adamın suçu olduğunu söyleyip saçma sapan bakıyor, kalbimin erimesini sağlarken kendini acındırıyorsun!" Tek eli sarı saçlarına daldı ve saçlarını düzeltti.
"Beni bir gün anlayacaksın Jimin, bir gün neden böyle davrandığımı çok iyi anlayacaksın." Sinirle göz devirdim ona karşılık, çok sinirlerimi bozuyordu. Sinirlerimi bozmaktan başka bir şey yapmıyordu.
"He canım he, ondan." demiştim komodinin ikinci çekmecesindeki beyaz bezle kasıklarımı ve deliğimi temizlemeye koyulduğum sırada.
Tam temizlendiğim sırada Yoongi'nin hazırlanmış gitmek üzere olduğunu fark ettim ve hızla atıldım.
"Hop hop nereye?! Ver paramı!" Kaşlarını çattı ve bana baktı.
"Ne parası?" dediğinde imayla gözlerine baktım. Elini sertçe alnına vurdu ve bir küfür fısıldadı.
"Dalga geçiyor olmalısın!" Başımı iki yana salladım.
"Ciddiyim, ver paramı."
"Saçmalama!" dediğinde ellerimi belime koydum.
"Pekala!" dedim. "O zaman anası bellediğin odamı toparla, şimdi!"
"Yaptığım tek şey kutuyu yere itmekti!"
"Evet!" dedim yerdeki dağınıklığı gösterirken. "Odamı çok fena dağıttın yani, topla. Şimdi!" Göz devirdi ve elindeki telefonunu yatağıma atıp önümde eğildi, çünkü dağıttığı şeyler tam önümdeydi.
Fotoğrafları tek tek kutuya yerleştirdiği sırada kırmızı zarfı aldı eline.
"Hey bunu hiç görmemiştim." Hızla zarfı elinden aldım ve arkama sakladım.
"Özel bir şey o, seninle alakalı değil." Tek dizinin üstüne çöktü ve üstte kalan dizine dirseğini yerleştirip tek kaşını kaldırarak bana baktı.
"Az önce seviştik," dedi. "Bir özelimiz olduğunu sanmıyorum." Kırmızı zarfı kutuya koydum ve kutuyu yatağın altına doğru tekmeledim.
"Hayır hala özelimiz var! O yüzden artık gitsen iyi olaca-"
"Jimin! Biz geldik, Taehyung'un neyi olduğunu tahmin edemezsin!" Taemin'in sesiyle gözlerim sonuna kadar açılırken şok içerisinde Yoongi'ye baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge//Yoonmin
Fanfiction"Seni," diye fısıldadı Jimin nefes nefese Yoongi'nin dudaklarına doğru. "Seni seviyorum, Min Yoongi." "Seviş benimle, Park Jimin!"