"Efendim, birkaç kişi hariç herkes ayrıldı."
"Tamamdır Jang, sen de gidebilirsin. Bugün işim biraz sürecek ben kendim kullanırım." Adam eğilerek çıktığında Bay Park, gözlerinin önündeki ince çerçeve gözlüğü çıkartıp masaya koydu.
Geldiğinden beri anlaşmalar ve ihracat izinlerini imzalıyor, görüşmelere katılıyor ve projelerin son hallerini tasarlıyordu.
Azılı bir suçluya göre oldukça düzenli ve çalışkan birisiydi.
Neden suç ile uğraşıyor olabilirdi ki?
Bırakalım kendi hayat hikayesini gerekli bölüm geldiğinde kendisi anlatsın.
Gözlerinden uyku ve yorgunluk akarken daha fazla dayanamayacağını anladı ve evrakları topladı.
Kenara bıraktığı ceketini alarak üzerine geçirdi. Odadaki sessizliği karnından gelen ses bölmüştü. "Evet, yemek yemek yerine kahve içersem, diyetim bozulmaz."
"Grrrr!"
Tekrar gelen yüksek bir karın guruldaması ile gözlerini kapatarak yutkundu.
"Açlıktan öleceğim sanırım." Jimin, her şeye dikkat ettiği gibi, fiziğine de dikkat ederdi. Düzenli olarak spor yapmak istiyordu ama buna bir saniye bile fırsatı kalmıyordu.
Hızlı kilo alan bir tip olduğundan ötürü yediklerine dikkat eder ve çoktan kilo almışsa ölüm diyetine bile girebilirdi.
Bu kadar mükemmelliyetçi bir insanı etkilemek kolay olmazdı.
Ama herkes gibi onun da etkileneceği noktalar vardı. Polisler her ne kadar bunu öğrenmek için bugün röportaj yapan birkaç kişi gönderse de hiçbir işe yaramamıştı.
Öğrenmek için sormaya gerek yoktu ki Jungkook tesadüfen bir tanesini bulmuştu. Bakmaktan ziyade görmek daha önemliydi.
Asansörde iş ile söylediği şeyler bütün gün Bay Park'ın aklında dolanmıştı. Pahalı parfüm markaları, gösterişli şeyleri severdi belki evet ama bu etkileneceği anlamına gelmiyordu.
Gece geç saate kadar çalıştığında yalnızca hoş bir masaj yapılması veya rahatlatıcı bir çay getirilmesi basit şeylerden birkaçıydı.
Üzerine ceketi geçirip, masasının kenarında duran büyük kare çantayı aldıktan sonra dışarıya çıkmak için ayaklandı.
Sirkette kalanların yanına gidip eve gitmeleri gerektiğini söyleyecekti ve şirketi boşaltacaktı.
İyi bir patron olduğuna göre kalan insanların işlerinin hafiflemesinde yardımcı olması gerektiğine inanırdı. Bu davranışları sebebiyle hiçbir zaman yakalanmamıştı zaten.
Odasından çıkıp dümdüz yürümeye başlayarak sızlayan karnı ile odaları dolaşmaya başladı.
Kimisi boştu, kimisi uyuyakalmıştı.
Uyuyanları uyandırıp, çalışanlardan gitmelerini ve dinlenmelerini istemiş, hatta şirkete yarın saat 10 gibi gelebileceklerini bile söylemişti.
Katın sonundaki odaya yaklaştığında kapıyı tıklatmıştı fakat ses yoktu. Bir kere daha tıklattıktan sonra tekrar ses gelmeyince içeriye girdi.
Tıpkı diğerleri gibi başını, masaya dayadığı elleri üzerine yerleştirmiş, öylece uyumuştu Jungkook.
Aralanmış ağzından belli oluyordu yorgunluğu.
"Bay Jeon?" Dedi bir kere. Herhangi bir kıpırdama olmadı. İçeriye daha çok girip kapıyı kapattığında tekrar etti.
"Bay Jeon." Tekrar ses gelmeyince en sonunda masanın dibine kadar gitti ve iri omuzlarını hafifçe dürttü. "Bay Jeon, eve gidebilirsiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
// TRUTH \\ Jikook
FanfictionJimin: Bırak bu şehri, dünyanın herhangi bir yerinde saklansan bile seni bulacağım ve sana ölmek için yalvarana kadar işkence edeceğim Jungkook. Jungkook: Saklanmaya ne gerek var Jimin? Senden kaçsam bile, senden kaçmayı başaramıyorum. -Park Jimin...