"Nerede?"
"Caddenin isminin bir hayvan adı olması gerekiyordu yanlış hatırlamıyorsam." Jimin sinirli nefesini sakinleşmeye çalışarak dışarı verdi ve sıktığı dişleri ile kükredi karşısındaki sarı saçlı bedene.
"Yoongi gerizekalı mısın? Kaç tane siktiğimin caddesi olduğunu biliyor musun? Ne diye bulayım? Vahiy inmiyor amına koyayım."
"Kumarhanenin şifresini biliyorum ama? Adamların bulurlar sokağı bence."
"Ben ararım sokağı boşver. Sen şifreden bahset." Yoongi ayağa kalkıp Jimin'in odasının girişine, odaya gelirken firlattığı siyah deri çantasından bir kağıt çıkardı.
"Hassasiyet, yeniden birleşme ve en güçlü gizlenmiş, gizli kalan aşk-"
"Daha uzun şifre yok muydu Yoongi?"
Diyerek Yoongi'nin ince dudaklarının arasında kurduğu cümleyi sıkıldığını belli ederek böldü.
Yoongi eli ile sus işareti yaptıktan sonra konuşmaya devam etti. "Ya dursana. Şifre bu değil. Hassasiyet, yeniden birleşme ve en güçlü gizlenmiş, gizli kalan aşk anlamına gelen çiçek."
"Çiçeği anlatmak yerine doğrudan şifreyi söylesen?" Yoongi'nin ensesini kaşımaya başladığını görünce, duymaktan korktuğu şeyler olduğu için gözünü kapattı Jimin.
"Bana lütfen, çiçeğin ismini bildiğini söyle?"
Karşısındaki adam gergin bir şekilde eliyle kendi üstünde bir sey arıyormuş gibi yaparak ceplerini ve tişörtünü karıştırdı. "Öğrenirim."
"Ya, aptal herif! İnternete falan da mı bakmadın? Botanik bahçesi mi işletiyorum ben amına koyayım? Nereden bileyim? Ayrıca bu adam neyin nesi de bir çiçek bir hayvan?"
"Bilmiyorum, ben de senin kadar b-"
"Efendim!" Diye bir korumanın, Jimin'in odasına girmesiyle beraber karşılıklı duran ikilinin bakışları odanın bej rengi kapısına yöneldi. Koruma yavaşça eğildi ve konuşmaya başladı.
"Efendim, otelin bahçesindeki masanızı hazırlattık, dilediğiniz vakit gidebilirsiniz."
Jimin gerginliğini kenara bırakmaya çalışarak ayağa kalktı ve Yoongi'ye çıkmasını işaret etti. "Sonra devam edelim." Karşısındaki yüz de gerginliğini kenara atarak ayağa kalkınca konuşmaya devam etti.
"Sen de işin tadını nasıl çıkaracağını biliyorsun."
"Rahatlamak şart." Diyerek Yoongi'yi odanın kapısına kadar uğurladı.
İnanılmaz derecede akıllı ve titiz bir suçlu bile olsa, kaliteli bir zevki ve yapmaktan keyif aldığı şeyler vardı elbette;
Buna açık, güneşli ve hafif esen bir havada, beyaz renkli büyük bir fincanda sıcak çay içmek ve kitap okumak da dahildi.
Odasında yalnız kaldıktan, herkesi gönderdikten sonra kıyafetlerini yerleştirdiği küçük dolabı açtı ve üzerini değişti.
Altına az da olsa griyi andıran kumaş, bej rengi bir pantolon giymiş, tişört olarak düz beyaz dercih etmişti. Hafif esintisi olan havada kollarında serinlik hissetmemek adına pantolonuna göre biraz daha koyu kalan, el örmesi bir hırka geçirdi ve iki düğmesini ilikledi.
Kendine yakışanı biliyordu.
Daha fazla oyalanmadan masasındaki sıcak çayı hayal ederek aşağı indi.
Odasına yerleştiği lüks otelin hemen arka bahçesinde çok hoş bir alan vardı. Geniş bir kafeterya ve yeşillikler arasında bir sürü kamelya ile üzerinde güneşten koruyan şemsiyeleri olan masalar vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
// TRUTH \\ Jikook
FanfictionJimin: Bırak bu şehri, dünyanın herhangi bir yerinde saklansan bile seni bulacağım ve sana ölmek için yalvarana kadar işkence edeceğim Jungkook. Jungkook: Saklanmaya ne gerek var Jimin? Senden kaçsam bile, senden kaçmayı başaramıyorum. -Park Jimin...