"Siyah on üç. İki yüz koyuyorum."
Masadaki herkesin bakışları Jimin'e dönmüştü. En çok da Jungkook'un. İki yüz dediği şey para değildi, dolar değildi. İki yüz fiş koyuyordu ve her bir fişe biçtiği değer 100 dolardı. Bu da demek oluyordu ki eğer söylediği sayı tutmazsa;
20.000 Dolar zarar edecekti.
Gerçi şu zamana kadar kazandığı rakam, kaybettiğinden fazlaydı. Rulet topu en sonunda kırmızı 12'nin üzerinde durduğunda Jimin içinden küfretti ve Jungkook'a döndü.
"Senin sıran." Duyduğu şey ile şaşırmıştı Jungkook. Belki 20 bin, 50 bin ya da daha fazlası Jimin için hiçbir şey değildi ancak bu paralar Jungkook izin yüksekti ve kaybetmekten korkacağı miktardaydı.
"Jimin." Diye fısıldadı.
"Ben zengin değilim." Jungkook'un bunu demesi sarı saçlı bedeni güldürürken Jimin de ona döndü ve gülümseyerek en flörtöz ses tonuyla konuştu.
"Yanında benim olduğumu unuttun sanırım. Gerekirse milyonlar kaybet, problem yok." Son dediği şey ile Jungkook'un gerçekten milyonlar kaybedebileceğini düşününce hızlıca devam etti.
"Ama sen yine de kazanmaya çalış, kısacası kaybetmemeye çalış ama kaybedersen de sorun değil." Deyip masanın önünde bulunduğu konumdan ayrılarak yerini Jungkook'a bıraktı.
"Peki o halde." Bakışlarını rulette dönmek uzere olan topun üzerine yerleştirdi uzun boylu beden.
"Hmm... elli fiş kırmızı yirmi üç, elli fiş siyah otuz beş ve yüz fiş de yeşil, sıfıra koyuyorum." Cümlesinin hemen ardından fişlerini masada belirttiği sayıların üzerine doğru yerleştirdi.
Bahisler kapandığı vakit top dönmeye başladı ancak durduğunda hiçbir sayı isabet etmemişti. "Sikeyim."
"Bahisler tekrar açıldı!" Dedi kurpiyer adam. Herkesin gözü Jungkook'a dönmüştü ve o da istemsizce gerildiğini hissetti. Bu sıkıntılı dakikalar ancak Jimin'in ona dokunması ile sona ermişti.
"Jungkook-ah, dikkatli izle." Jimin'in dediği şey ile beraber Jungkook masaya baktı ve bahislerin kapanması ile beraber dönen topa baktı. Top kırmızı on ikide durdu.
"Kumarhanedeki kimse salak değildir. Oyuncular da olmamalıdır. Her rulet masasının eğimi vardır. Olmayan bir kumarhane varsa bok gibi parası vardır ve kaybetmekten korkmuyor demektir." Jungkook kendini, kulağına yaklaşan dudaklara bıraktı.
"Yavaşça istediğin sayıda fiş al ve siyah onun üzerine koy."
Jungkook bir an bile tereddüt etmedi ve yeni bahisler açılır açılmaz uzun parmaklarının altına yerleştirdiği herbir fişi Jimin'in dediği sayıya doğru ittirdi.
Gerginlikle beraber dönen topu ve topun, bahis koyduğu sayının üzerinde durmasını izledi. Dudakları heyecanla aralanmış ve gülümsemesine engel olamamıştı. Beş yüz fiş koymuştu ve yaklaşık 50.000 dolar kâr elde etmişlerdi.
En çok da Jimin'in aceleci olmayıp, gözlemleyerek zekasını kullanmasından etkilenmişti. Masanın başındaki adam, bütün fişleri Jungkook ile Jimin'in önüne ittirdikten sonra otoriter bir ses duyuldu.
"Tebrik ederim. Bu gece birileri mutlu ayrılacak gibi duruyor."
Jimin gülümseyerek kendini Jungkook'a daha fazla yaklaştırdı ve onlara doğru konuşan kurpiyere dönerek teşekkür etti.
Buraya kadardı.
Buradaki işi bitmişti, üstüne bir de istemediği kadar kazamç elde etmişti. Burada kalmak için başka bir sebepleri yoktu artık. Kalmaya niyeti de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
// TRUTH \\ Jikook
FanfictionJimin: Bırak bu şehri, dünyanın herhangi bir yerinde saklansan bile seni bulacağım ve sana ölmek için yalvarana kadar işkence edeceğim Jungkook. Jungkook: Saklanmaya ne gerek var Jimin? Senden kaçsam bile, senden kaçmayı başaramıyorum. -Park Jimin...