"Şükürler olsun Tanrı'm!" Sırtını arkasındaki deri koltuğa dayadı ve kollarını kaldırarak esnedi.
Dosyaları imzalatmıştı.
Bu da demekti ki araba galerisindeki soygun başarıyla tamamlanmıştı. İz bırakmadan hallettiği bu soygundan sonra geriye sadece hesabına geçen 116 milyonu yemek kalıyordu.
Alıcı olarak girmiş ve galeriyi satın almak istediğini söylemişti. Adamlar paranın kendi hesaplarına aktarıldığını düşünmüştü. Ufak bir dolandırıcılık sonucu paranın tümü Jimin'in kendi hesabına ulaşmıştı.
Kapı tıklatıldında kendi sevincini bir kenara bırakarak gir komutunu verdi. Yoona içeriye girdiğinde kadını dinledi.
"Bay Park, müsaadenizle ayrılabilir miyim?"
Duraksadı.
Bugün şirketten erken çıkmak için izin alan yüzüncü kişi olabilirdi.
Ne dönüyordu?
Dirseklerini masaya koyup parmaklarını birbirine kenetledikten sonra konuştu. "İzin vereceğim Bayan Park fakat neler oluyor? Bugün özel bir şey mi var? Çoğu kişi erken çıktı."
"Oh Bay Park!" Dedi heyecan çığlıkları ile. "Çoğu kişi sizin partilerden hoşlanmadığınızı biliyor bu yüzden herkes davet etmeye çekindi. Yine de söylemeden duramayacağım."
"Dinliyorum." Dedi ve gülen yüzünü kendi sıfatına yansıtarak eğildi.
"Jeon Jungkook'un acemiliği bugün bitiyor. Bir ay doldu ve kendi grubunda bir üste atladı. Muhasebedekiler ve diğerleri bunun üzerine bir parti düzenliyorlar. Saat yedide başlayacak yemek falan yenilecek ve içeceğiz diye planladık."
Samimi gülümsemesi Bay Park'ın kibarlığını koruması için yeterliyken ağzı kulaklarında şekilde masaya yaklaştı.
"Sizi de görmek isteriz diye düşünmüştük. Fakat dediğimiz gibi çekindik."
"Sorun değil Yoona. Bu akşam için ayrı planlarım var aslında ama sonlarına doğru uğrayabilirim."
"Herkese haber vereceğim. Teklifimizi kırmadığınız için teşekkür ederim." Son zamanlarda Jimin o kadar meşguldü ki bu galeri soygunu ile şirkette sürekli gergin dolanıyordu.
Bir eli sürekli telefonda ve neredeyse yakalanacakları düşüncesinden ötürü herkesi haşlayıp gergin dolaşıyordu.
Jungkook ise, yaklaşık 3 buçuk hafta önce Jimin'in kasıklarına dokunduğu için şirkette cehennemi yaşıyordu.
Jimin tüm işleri onun üzerine yıkmıştı ve onu bir muhasebeciden ziyade çaycı gibi kullanmıştı.
Jungkook geceleri şirkette bile uyumuştu ve günlerce göz altları mor gezdi. Eğer bu şekilde bi dokunuş yapacak kadar cesareti varsa bunların üstesinden gelebilecek kadar iyi eğitilmiş olmalıydı.
Kısacası onun için cehennemden farksız bir aydı.
"Aslında Yoona, her şeyi ben ısmarlayacağım. Kimseye hesap ödetmeyin."
"Bay Park böyle bir şeyi kabul edemeyiz. Alman usulü yapmak mantık-"
"Hayır, dediğim gibi. Her şey benden." Karşısında daha fazla bir şey diyemedi çalışan ve izin isteyerek ayrıldı.
Demek ki Jeon Jungkook acemiliğini doldurdu? "Cidden bu konuda gram vicdan azabı çekmiyorum."
Histerik gülümsemesi yüzüne iyice yayıldığında bileğindeki saate baktı ve altıya yaklaşmakta olduğunu gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
// TRUTH \\ Jikook
FanfictionJimin: Bırak bu şehri, dünyanın herhangi bir yerinde saklansan bile seni bulacağım ve sana ölmek için yalvarana kadar işkence edeceğim Jungkook. Jungkook: Saklanmaya ne gerek var Jimin? Senden kaçsam bile, senden kaçmayı başaramıyorum. -Park Jimin...