"Alo, nerdesin?"
"Siktiğimin deposundayım. Ne istiyorsun?"
"Yoongi, yarın akşam gece yarısına Amsterdam bileti aldım sana. Ben bu gece uçağa bileceğim. Telefondan gönderiyorum bileti. Yarın uçağını kaçırma."
Cevabı duymadan telefonu Yoongi'nin suratına kapattı Jimin. Yoongi'den ters bie söz duysaydı anında çıldırırdı.
Beyaz arabasında sakince oturup, Jungkook'un evden çıkmasını beklerken boşu boşuna gerilmeye niyeti yoktu.
Bu akşam saat on ikide Amsterdam uçakları vardı. Şirketteki korumalarını, kıdemli birkaç çalışanını ve Jungkook'u, kendiyle beraber Amsterdam'a götürüyordu.
Barışmalarının ardından yaklaşık bir hafta geçmişti ve her şey normal devam ediyordu. Şirkette, Jungkook'u odasına her çağırdığında mutlaka dudakları bir kere temas ederdi.
Jimin sıkılarak Jungkook'un geleceği yöne baktığında bavulla arabaya ilerleyen Jungkook'u gördü ve arabadan inerek bagajı açmaya gitti.
"Neredesin sen ya iki saattir seni bekliyorum."
"İçeri gel dedim gelmedin. Gelseydin sıkılmazdın."
"İçeride de aynı süre bekleyecektim, arabada da aynı süre bekledim." Eline aldığı bavulu bagaja doğrudan oturtturduktan sonra sırayla arabanın ön koltuklarına bindiler.
"Ne kadar vaktimiz kalmış Jungkook?"
"Daha üç saat var."
Jimin, hemen yan koltuğa oturan Jungkook'a çevirdi bakışlarını. Gözlerini kısa süreliğine sargı bezi olan omzunun üzerinde gezdirdi.
"Artık acımıyor değil mi?"
Jungkook başta ne kasdedildiğini anlamasa da Jimin'in omzuna baktığını görünce dudaklarını araladı.
Onu düşünmesi hoşuna gidiyordu.
Jungkook da kendinde Jimin'i düşünüyordu gerçi.
"Sen gelmeden önce bezini değiştirdim. Şu an üzerine bastırmadıkça acımıyor."
"Tüh." Dedi Jimin.
Demek istemememişti aslında. Bunun ağzından kaçtığını anlayınca dudaklarını birbirine bastırıp başını kendi tarafındaki cama çevirdi.
Neyi kastettiğini kendi bile anlamak istemezken Jungkook'un anlaması uzun sürmemişti ki, Jimin'e yaklaşarak elini beline doğru attı ve kendine yaklaştırdı.
Sıcak nefesini, yanındaki sarışın bedenin kulağına doğru bıraktı ve nazikçe fısıldadı.
"Bu yara, senin bastırmana fazlasıyla dayanır Chim. İstersen deneyelim?"
Jimin'in dolgun dudaklarından sıcak ve tahrik edici bir nefes sesi duyuldu. Jungkook'un bu dediği şey onu çok yükseltmişti.
"O omuz tamamen iyileşmeden beni memnun edemezsin gibi?"
Jungkook gülümseyerek geri çekilmekle yetindi. "Ben nedense, seni diğer evlerden duyulabilecek kadar memnun ettiğimi hatırlıyorum?"
Sadece cilveleserek birbirlerine bakıyorlardı. Jungkook'un bakış açısına Jimin'in kızarmış yanakları girince dişleri görünerek güldü ve kızaran yanağını öptü.
"Yeter, sulanma. Yolumuza gidelim."
Jungkook her ne kadar dudaklarını büzse de bir işe yaramamıştı. Jimin yüzünü ondan uzaklaştırdı ve arabayı çalıştırıp elini vitese attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
// TRUTH \\ Jikook
FanfictionJimin: Bırak bu şehri, dünyanın herhangi bir yerinde saklansan bile seni bulacağım ve sana ölmek için yalvarana kadar işkence edeceğim Jungkook. Jungkook: Saklanmaya ne gerek var Jimin? Senden kaçsam bile, senden kaçmayı başaramıyorum. -Park Jimin...