KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM.
Yorumlarınızı bekliyorum, yeni bölümlerde görüşmek üzere.
Aydınlanmış kalbimi, huzur bulan ruhumu kader almıştı avuçlarına. Gitmek istediğim onca yol içinden benim yolumu Yavuz'a çıkarmıştı. Bahar benim için gelebilir miydi ki? Ben hiçlik etrafında yürürken güneşin karanlığıma doğuşunu izliyordum.
Rüzgarlar esse de yaşadığım fırtınalar, yolumda düz gitmeyi bana öğretmişti.
"Bu soruyu duymamış gibi yapabilirim, sen benim prensesimsin" yolladığı ses kaydını açtığım an ruhumu kaybetmiş gibi hissetmiştim, bu kadar tatlı olması gerçek olamayacak kadar heyecan vericiydi.
Beden prensesine koşmuştu...
Bana sunulan hayatım boyunca ben, hiç bu kadar kendimi kaptırdığımı hatırlamamıştım. Geniş çerçevede bakacak olursak ben hiç bu duyguları yaşamamıştım. Evet ben bu ilişkide hiçleri yaşayacak taraftım.
Yazabilecek neyim var diye düşünüyordum, çevrimiçi olduğunu, son görülmesini göremiyordum. Baktığımda bana göre olmayan çokça özelliği vardı, kuşkusuz benim karakterime terslikler içerisinde yaşıyordu. Fikirlerimizin zıt olma ihtimali oldukça yüksekti.
Klavyemde beni yanıltıyor gibiydi, anlamsız bir bekleyiş içine girmiştim daha çok akıl tutulması yaşıyor olmalıydım, kafamdaki düşünceler benden uzak kalmak istemiyor olsalar da zihnimi temizlemek bu sefer kolay olmuştu. "Öyle olduğumu hissetmek istiyorum yakışıklım" sesi kaydını bir kez dinleyip yollamıştım, onun ayrı bir karizması vardı ve her şey yolunda gidiyordu ayrıca benim için hayranlık duyduğum bir duruşu bir sempatisi vardı.
"Kelimelerine dikkat emelisin Asel" neden böyle yazmıştı? birden gelen mesaj irkilmemem ve gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. "Ne oldu ki ne söyledim?" ellerim titremiş yüreğim ısınmıştı, vücudumu saran ateş gözlerimin yanmasına sebep olmuştu. "Benden çok uzaktasın biliyorum ve bu beni çok üzüyor aynı zamanda içim seni istiyor ben karma karışık oldum yani kısaca sözlerin ve tatlılığın beni kendine çekiyor. O an hoş bir nefes alıp kapıldığım stresin kalbime kötü gelmesinden korkmuştum. Gerçek şuydu ki ben onun bana zıt gelmesinden korkmuştum.
"Öyle mi aslında bu güzel bir şey değil mi, yani benim için üzülmen duyguların falan?" Yavuz mesajımı görür görmez yazmaya başlamıştı ben bu aksiyonu ne zaman atlatabilecektim bilmiyordum. Her defasında heyecanlanmayı bırakmalıydım alt tarafı yazıyor, arıyor ya da ses kaydı yolluyordu. Bir insan için bunlar basit şeyler olmalıydı. "Demek güzel buldunuz prenses hanım, dikkat edin de güzel bulduğunuz duygular kalbinizi açıp içine kor düşürmesin" tehdit etmişti beni, söylediği kor benim kalbime çoktan düşmüştü oysa ki. Ben ona bu duyguları konuşmuyorken de hissedebiliyordum.
Düzenim biraz değişiyor gibiydi, uyumlu olduğum doğruydu ama şu koşullarda kendimi zorlamam gerektiğinin farkındaydım. Aynı anda yürütmem gereken birden fazla işim vardı ama kopmamam gereken bir yaşamım da vardı hele ki üst üste gelen onca karmaşık olay beni yıpratıyordu tam da kendimi hissiz, yorgun ve mutsuz hissettiğim, beni çevreleyen zor koşulları atlatmaya çalışırken kalbimi rahatlatıp beni fırtınalardan çekip kucaklayacak bir prense denk gelmiştim.
O hayatımın en keyifli yanı olmuştu, prensim benim ruhumu seven bir beden olmuştu.
Kalbimi rahatlatmayı çok iyi biliyordu ama çok az konuşuyor bazen yok denecek kadar nadir iletişime geçiyorduk. Yavuz çok erken uyuyordu ben ondan saatlerce sonra uyuyup saatler sonra uyanıyordum. Hep bu şekilde devam edecek değildi ama benim için sıkıntı da yoktu, her koşulda her duruma ayak uydurabilecek bir yanım vardı.
Onu istiyordum ama bir asker olarak bu çok zordu, kalbim hep onun ellerinde gibiydi, alabileceğim haberlerin beni ne kadar üzebileceğinin farkındaydım. Ben gerçeklerle bir, bir yüzleşiyordum. Gerçekler onları kabullenmem için beni zorluyordu. Vazgeçmek kelimesini kendimden oldukça uzağa yerleştirmiştim aklımdaki özellikle kalbimdeki ruhumun olmak zorundaydı.
Hayat dediğimiz yer bizim istemediğimiz onca şeyi parmaklarını oynatmadan yapabiliyordu. Kalbimizi oldukça iyi biliyor yaşamımıza neyin sıkıntı çıkaracağını hesaplayıp önüme koyuyordu. Direnmek bizim elimizdeydi, bana ters akıntıyla akan nehirde yürüyormuş gibi hayata direnip elimden geleni yapacaktım.
Pamuklara sarmak tabirini şimdi anlayabiliyordum, ben Yavuz'u kalbime sarmıştım, ruhumla sarmalamıştım. İnsan deneyimlemediği şeyi anlayamazmış ben o mükemmel bazı insanların da olağan diye anlattığı yaşam akışını şimdi deneyimliyordum.
Kişiliğim paramparça olmuştu, ben aniden sinirlenip aniden ağlayan birine dönüşmüştüm. En ufak söz kalbimi paramparça ediyor bedenimi yıpratıyordu.
Benim merhemim olmuştu Yavuz. Çok yaram yoktu ya da ben öyle düşünüyordum ama o gizlediğim yaralarımı sarmayı bile başarmıştı. Ruhumun hapsolduğu bedeni, beni karmaşasıyla etkiliyordu.
Koyduğum kurallar, kalbimin etrafına çektiğim çizgiler yok olmuştu. Sanırım o her şeyi baştan yazmaya başlamıştı. Hayatımı en baştan şekillendirmek hiç bu kadar güzel olmamıştı. Benim kaybolduğum gözleri, kurduğum hayaller içinde en parlak yer oluyordu. Ben onu en parlak yerlerde yaşatıyordum. Kalbimde yaşatmam yeterli değildi ve onu hayatımın her noktasında yaşatıyordum.
Sorguladığım yaşantısı, gözlerindeki ışıltıyla birleşince yok oluyordu. Benim için atmaya çalışan bir kalbi olduğunu düşünmek her an beni heyecanlandırıyor bunu düşlemek bile ruhumu ferahlatıyordu.
Gökyüzüne dalmak için harika bir geceydi kış aylarında olsak da bu günlerde daha önce hiç görmediğim yıldız kümeleri vardı. Pencereden izlediğim harika gök kubbe Yavuz'la tanışmamızı kutluyor ve her anımızı şahitlik ediyor gibiydi. Her defasında milyonlarca yıldıza ev sahipliği yapan gökyüzüm bu günlerde en parlak yıldızını kabulleniyordu.
Bana uzak gelen onca şeyi yaşarken geçen zamanın farkında değildim, mutlu olmak bu tarz bir şey olmalıydı, zamanı yitirmek bu olmalıydı, kendini kaptırmak dedikleri şey bu olmalıydı, onun aşkı olmak prensesi olmak böyle hissettiriyor olmalıydı.
Cevap vermek için telefonun ekranını açtığımda bana attığı videoyu görmüştüm, akıllanmaz kalbim tekrar hızlanmaya başlamıştı. Video içeriği hayatıma aldığım en güzel insanın söylediği tüm gökyüzüne bedel sözlerden ibaretti.
"Prensesim kayboldun ama bu kadar uzun cevapsız kalmamalı mesajlarım, hayatım biliyorsun beklemek oldukça zor geliyor, beni sensiz bir saniye bile bırakmamalısın. Her anımda her saniyemde olmalısın kadınım, prensesim."
Aşkı kalbimi inceden, inceden istediği şekilde işliyordu, farkındaydım eğer bir gün onsuz kalacak olursam ruhsuz, bedensiz, kalpsiz ve kimsesiz kalacaktım.
"Yakışıklı sevgilim seni seviyorum kalbini ve seni, gözlerini ve her zerreni. Dünyalar verseler de sensiz kalmaya bir saniye bile dayanamam" mesajımı yolar yollamaz görmüştü birkaç dakika sonra telefonum çalmıştı, arayan Yavuz'du hem de görüntülü arıyordu, hızlıca saçlarıma çeki düzen verip karanlık odamı aydınlatması için ışıkları açmıştım.
Karşımda gördüğüm çocuk saatlerce hayalini kurduğum, adına onlarca senaryo yazdığım adamdı, ruhumu teslim ettiğim adam telefonu "Prensesimi özledim" diyerek açmıştı.
Sözlerinin, gözlerin karşısında, gülüşün karşısında eriyen kalbimi birazcık daha hızlandırmak için elinden geleni yapıyordu. O normal davranıyordu belki de ben ona yok yere eriyordum, ruhum yok yere alevler içinde yanıyordu.
Ondan gelecek tüm cefaları kabul edercesine yanmayı tercih etmiştim, ediyordum.
"Ben prensimi her an özlüyorum" diyerek karşılık vermiştim, o an gözlerinin içindeki gülüşe bir kez daha âşık olmuştum bu kaçıncıydı? saymamıştım kaçıncı kez âşık oluyordum? bilmiyordum.
"Yakışıklım beni nasıl bu kadar kolay heyecanlandırabiliyorsun" diyerek gülümsemiştim "Gamzelerine ölürüm" demişti ve ben biraz daha kaptırmıştım kendimi "ölme bana sen lazımsın" demiştim birazcık da olsa utanmıştım normalde yüzü kızaran biri değildim ama o an damarlarımdaki kanın yüzüme hücum edişini hissetmiştim.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prensesin Askeri
Roman pour AdolescentsAşka inancı olmayan kız onu kendinden çok seven çocukla tanışır... Ruh ve beden buluşmuştu. Gökyüzü o gün daha çok yıldıza kucak açmıştı. Asel parlayan yıldızlar içinde görmüştü bedenini. Yavuz hiç beklemediği bir anda onu bulmuştu. Her bakışı tutk...