i/stranger or not

1.7K 51 17
                                    








İşte başlıyoruz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.










İşte başlıyoruz... Yeni hayatımın ilk gününe başlamak için havaalanındaydım son 3 yıl boyunca olanları daha aşamamış bir şekilde bekleme salonunda oturuyordum uçak rötar yapmıştı ama benim için hava hoş bekleme salonu bomboştu neredeyse, ben de en rahat koltukların olduğu yerde ayağımı altıma çekerek oturmuş kahve tonlarındaki ojelerimi tazeliyordum yanıma sadece bir kaç parça kıyafet ve gitarımı almıştım -gitarım olmadan öbür dünyaya bile gitmem- ojem tam kuruduğu sırada uçak geldi ve bizi pistte uçağın yanına kadar götürecek olan araca bindik. Gece uçak yolculuğu yapan herkes benim gibi melankolik takılıyordu sanki. Belki de sadece uykuluydular...

Sabaha doğru İtalya'ya ulaşmıştım burada ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yoktu sanırım ilk olarak gidip Luka'nın yanına yerleşecektim. Luka benim kuzenimdi sanırım onca akrabam arasından en çok sevdiğim kişi oydu. Ne yazık ki son zamanlarda çok sık görüşemiyorduk. Evi Napoli'deydi keşke şu an kış olmasaydı belki sahilde yürürken moralimi düzeltecek bir şeyler olurdu diye düşünürken yanımdan siyah bir araba son hız geçti tam küfredecekken bir anda direksiyonu sola kırdı ve denize doğru resmen uçtu.

Arabanın silueti yavaş yavaş suya gömülürken telaşla etrafa baktım etrafta kimse yoktu. Hemen beceriksizce çantamdan telefonu çıkarıp ambulansı ve kurtarma ekibine haber verdim sonra Luka'yı aradım ve biraz gecikeceğimi haber verdim çünkü polis falan da gelmişti muhtemelen tek tanık olduğum için ifademi filan alırlardı.

Sonunda araba ve sürücüyü denizden çıkardılar yerde hareketsiz yatıyordu. O an ölmemiş olması için hayatımda hiç etmediğim kadar dua ettim tanrıya. Neden bilmiyorum ama çok etkilenmiştim bu olaydan polis 'işlem tamam gidebilirsiniz' dediği an polise ben de ambulansla hastaneye gelebilir miyim diye sordum. Polis, beyefendinin yakınlarına daha ulaşamadık gözetmen olarak yanında kalmak istiyorsanız gidebilirsiniz dedi. Hemen ambulanstaki hasta yakınının oturduğu yere oturdum, onlar da gitmeye hazırlanıyordu. Hala bunu neden yaptığım hakkında hiç bir fikrim yoktu şu anda verdiğim hiç bir kararı sorgulayacak durumda da değildim duygusallığım sağ olsun ambulanstaki sağlık görevlileri sedyede yatan adamın ciğerlerinden su çıkarttıkça ağlıyordum en son diğerine yardımcı olan kadın görevli yakınlık dereceniz ne diye sorduğunda hiç bir şey diyememiştim o da üstelememişti.

Sonunda hastaneye gelmiştik tahmin ettiğim gibi direkt yoğun bakıma aldılar. İlk önce sakinleşmek için tuvalete gidip yüzümü yıkadım o an psikolojimin berbat olduğunu sadece bana anne ve babamı hatırlattığı için bir yabancının peşinden hastane köşelerinde sürüklenmemden anladım aynaya acı bir gülümseme bırakarak hastane kantininden yiyecek almaya gittim. Şimdiye kadar Luka hiç aramamıştı muhtemelen balkonunda sızmış bir şekilde uyuyordur dedim kendi kendime. Biraz alkolikti de...

Bir şeyler yiyip içtikten sonra yaklaşık 2,5 saat bekledim ardından doktor yanıma gelip hastanın durumunun iyi olduğunu sadece bu sabaha kadar her ihtimale karşı burada tutulacağını ve istersem sabaha kadar hastanın odasındaki koltukta uyuyabileceğimi söyledi ardından da malum soruyu sordu "Hastayla yakınlık dereceniz nedir?"

Yalandan nefret etsem de bir yalan attım ve eski lise arkadaşım olduğunu o an arabasının denize düştüğünü görünce geldiğimi söyledim. Tamam der gibi başını sallayıp gitti.

Ben de doktorun dediği gibi yapıp odadaki koltuğa geçip yattım açıkçası ne yalan söyleyeyim Luka'nın koltuklarından daha rahattı. Muhtemelen sabah 7 gibi taburcu ederlerdi hastayı o uyanmadan kalkıp gitsem iyi olurdu daha kendime bile bir açıklama yapamazken bir de ona yaptığım saçmalıkları açıklayamazdım.

__________

Saat gece 3 olmak üzereydi neredeyse 2 gündür uyumadığım halde bir türlü uykum gelmiyordu yabancıya baktığımda mışıl mışıl uyuyordu. Zaten sinirlerim altüst olduğu için yüzüne daha dikkatlice bakmayıp hemen kafamı çevirdim. Uyuduğunu görmenin getirdiği rahatlıkla da içimden yapacağım monologu dışımdan yapmış bulundum:

"Sen kimsin acaba... ve neden şimdiye kadar hiçbir yakının ziyarete filan gelmedi, hoş beni de şimdiye kadar kimse neredeyim diye merak edip aramadı... Yanlış anlama şikayetçi değilim ama kendine yakın hiçbirinin olmaması insanı içten içe öyle bitiriyor ki, kaybedecek hiçbir şeyinin olmaması... Çünkü zaten zamanında hepsini kaybetmiş olmak... Annem ve babam öldüğünden beri normal yaşamıma devam ettim hatta geriye baktığımda fazlasıyla başarılarla dolu bir yaşamım vardı Cambridge Üniversitesi'ni bölüm birincisi olarak bitirmiştim otomotiv mühendisliği ön lisansım vardı 4 tane dili ana dilim gibi konuşuyordum şimdiye kadar çalıştığım tüm işlerde başarılı olmuş zengin bir hayat sürmüştüm ama yine de elimde sadece gitarımla geri buraya döndüm, sorun ne? eksik olan ne? belki de bütün bunları bir anda yaşamış olmam ve kaybettiklerime baktığımda kazandıklarımın onların yanında bir hiç olmasıydı... 25 yaşındaki biri için biraz hızlı yaşadım sanırım."

"Vay canına ne hayat hikayesi ama!"
gelen sesle irkilip yatağın olduğu tarafa baktım. UYANMIŞTI! Ne diyecektim şimdi nasıl açıklayacaktım bir de salak gibi kim bilir kaç dakikadır kendi kendime konuşuyordum! İçimden koca bir küfür ettim. Tekrar konuştu sesi çok derinden ve yorgun geliyordu:

"Beni sen mi kurtardın?"

"Hayır, ben ambulansı ve kurtarma ekibini çağırdım." Karanlık odada onu net göremediğim için sanki hala kendi kendime konuşuyor gibi hissediyordum aslında biraz komikti bu.

"Yani sen kurtardın."
Öyle konuşuyordu ki sanki onu kurtardığım için utanmasa bana kızacaktı.

"Evet, ne yapsaydım yani?! Boğulmanı elimde patlamış mısırla izlese miydim?" diye cevap verdim biraz sinirlenmiştim.

"Sence intihar etmeye çalıştığım çok belli değil miydi?" Sesindeki soğukluk o an içimi ürpertmişti.

Bunu o kadar sakin söylemişti ki yine neden olduğunu bilmeden gözlerim dolmaya başladı. Daha fazla dayanamazdım gitmeye karar verdim hiçbir şey demeden ayağa kalktım gitarımı omuzuma astım kapıya yönelirken tekrar  konuştu.

"Gerçekten beni tanımadın mı?"
Bu sözün üzerine onun yüzüne doğru düzgün bakmadığım aklıma geldi ve aptal gibi hiç düşünmeden hastanenin loş oda ışığını açıp tak diye gözlerinin içine baktım. Nefesim kesildi dizlerim titremeye başladı ayakta kalabilmek için kapının eşiğine tutundum. Lugano Gölünü anımsatan yeşil yorgun gözleriyle rezil bir vaziyette bana doğru bakıyordu o an sadece "Charles..." diye fısıldayabildim.










Okuyan herkese teşekkürlerrrr ve hayalet okur olmamanızı rica ediyorum <3

Bu hikayeye çok ani başladım ama aklıma ilerisi için çok güzel fikirler geldi.

Lütfen oy verip kitaplığınıza eklemeyi unutmayın 🫶🏻🫶🏻🫶🏻

Yazım hatası görürseniz lütfen söyleyin düzelteyim hemen  🫂🫂🫂












🍂🍂🍂

the lakes//leclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin