Charles beni eve bıraktıktan sonrasına dair pek bir şey hatırlamıyorum üstümü bile değiştirmeden direkt yatağıma gidip kendimi atıverdim sonrasında zaten Luka'nın mutfaktan bana bağırmasıyla uyandım. Dün uyandığımda duyduğum seslerin aynısını duyuyordum fakat bu sefer Luka, Dean ile değil Charles ile bir şeyler konuşuyordu. Ufak çaplı bir deja-vu'nun ardından hemen duşa girip hazırlanmaya başladım.Charles'dan
Daha ilk günden ayakta duramayacak kadar çalışıp kendini heba etmek tam Aurora'nın yapacağı tarzdan bir şeydi. Eve gidene kadar arabada yarı uyanık yarı uyuyordu zaten doğru eve geldiğimizden bile emin değildim. Aurora'nın çantasından bana uzattığı anahtarlar kapıya uymuştu derin bir oh çekip kapıyı açtım içerden ayak sesleri geliyordu o an aklıma sadece hırsız girmiş olabileceği geldi girişteki yarım metre boyundaki vazonun içindeki kurumuş çiçekleri çıkarıp vazoyu elime aldım ve seslerin geldiği yere doğru yürüdüm.
Koridorun başlangıcında Luka ile göz göze gelince ikimiz de çığlıkla karışık bayağı yüksek bir sesle bağırdık.
Tanrım bunun ne işi var burda"CHARLES! Sen misin?"
dedi hayretle ve beni daha net görebilmek için koridorun ışığını açtı. Arkamdan Aurora gelip hiçbir şey olmamış gibi bize iyi geceler dileyerek odasına girip kapıyı kapattı.
Luka beni salona götürdü ve olanları ona anlatmamı istedi. Birbirimizi olduk olası hiç sevmemişizdir ama yine de onunla konuşmak iyi geldi çok şaşırtıcı bir şekilde. Onun Aurora'nın en yakını olduğunu bildiğim için Aurora hakkında da birkaç şey konuştuk. Pek iç açıcı değildi, Aurora'nın doğal olarak kafasının karıştığından biraz zamana ihtiyacı olduğundan bahsetti. Evet benim de kafam karışık ama ne istediğimi çok iyi biliyorumGece bayağı geç olduğu için orda kaldım zaten evin konumu çok güzeldi yavaş bir tempo ile yürüyerek bile fabrikaya 15-20 dakikada gidebilirdiniz. Luka bana kendi yatağını vermeyi teklif edip yarın işe gidecek olan ben değilim sensin sonuçta diyerek çok ikna edici konuştu fakat koltuklarının da yataktan geri kalır bir yanı olmadığı için teklifini reddettim.
Sabah uyandığımda Luka kahvaltı hazırlamaya başlamıştı bile. Bu çocuk dünyanın en garip insanı olabilir çünkü resmi olmayan hiçbir işe üşenmez ama konu resmiyete gelince Luka'yı ortalıkta bulamazsınız.
Aurora'nın uyanmasını beklerken Luka ile bu sefer havadan sudan konuştuk en son Luka o iğrenç sesi ile bağırarak Aurora'yı uyandırdı. Her gün bu sesle uyanmak zorunda olduğu için ona bayağı acıdım.
Aurora uykulu uykulu mutfağa geldi üstündeki beyaz elbisesi ile melek gibiydi. Yarım saat boyunca masadan kalkmadık sohbet akıp gidiyordu resmen şakalar espiriler havada uçuşuyordu ve Aurora'nın karşısında oturup onun gülmesini izlemek bile terapi gibiydi benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the lakes//leclerc
FanficLugano Gölünü anımsatan yeşil yorgun gözleriyle rezil bir vaziyette bana doğru bakıyordu o an sadece "Charles..." diye fısıldayabildim.