*bilgilendirme*
"creeping" kelimseninin ingilizcede birden çok anlamı var. gerçek anlamı "sürünmek" mecaz anlamlarından ilki "korkmak"
ikincisi "aldatmak" ben burada şarkıda da olduğu gibi ikinci anlamıyla kullandım
iyi okumalar byeeee
*bilgilendirme bitmiştir*
Celine'in yaşadığını öğrenmiş olsam da bu kafamdaki soruları gidermemiş aksine cevapsız yüzlerce soru daha üretmişti.Bunu bir anlığına olsa da düşündüğüm için kendime kızdım ama sanırım ölü olsa her şey çok daha kolay olurdu. Mesela Joe'dan nefret etmeye devam ederdim fakat şu an bu konuyu Charles'la konuşmadan önce Joe ile konuşmalıyım... Yani sanırım... Emin değilim...
˙✧˖°📷 ⋆。˚꩜
Amcamın yanında geçirdiğim olaylı 2 günden sonra Belçika'daydım. Yaz arasından önceki son yarış ve tüm takım burada en az bir podyum yapmayı umuyorduk.
O kadar çok iş birikmişti ki gittiğimde Charles'ı görmeye vaktim bile olmamıştı. Lindsey molaya çıktığında Chris ile sadece ikimiz kalmıştık. Chris ile çalışmak mükemmel bir şeydi hem tecrübeli hem de yeni fikirlere açık biriydi ama en sevdiğim yanı o kadar uzun zamandır Ferrari'de çalışmıştı ki Joe'ya bile lafını geçirebiliyordu.
Joe demişken bu akşam son kontrolleri yaptıktan sonra işimiz bitmiş sayılıyordu bu yüzden onunla bu akşam konuşmaya kararlıydım.
☆⋆。𖦹°‧★
"Çok iyi iş çıkarttınız arkadaşlar şimdilik bizden bu kadar hepinizi teker teker tebrik ediyorum." Klasik motivasyon konuşmasını da yaptığına göre gidip konuşabilirim diye düşündüm.
"Hey, Joe!" Arkasına dönüp ona seslenen kişinin ben olduğunu görünce endişeli bir şekilde yüzüme bakmaya başladı.
"Bir sorun mu var?" Haklı olarak onunla iş konuşacağımı sanmıştı.
"Hayır, evet... Yani, kimsenin bizi duymayacağı bir yerde bir şey konuşabilir miyiz?" Tam göz deviriyordu ki kendimden emin bir şekilde "Önemli!" dedim.
__________
Beni kendi ofisine götürdü kendisi deri koltuğun kenarına otururken ben karşısında ayakta dikilmeyi tercih ettim.
"Bizden başka kimse yok, kameralar yok. Rahatça konuşabilirsin." Anladığımı göstermek için başımı salladım ve derin bir nefes alıp konuya girdim.
"Konu Celine hakkında..." Bunu dediğimde oturduğu yerden kalkıp başını iki elinin arasına alıp derin bir iç çekti, odanın içinde dolaşmaya başladı.
"Geçen hafta Charles ile birlikte Fransa'daydık ve kaldığımız otelin lobisinde onu gördüğünü söyledi bana. Bunun ne denli bir travma yaratabileceğinin farkında mısın?" Joe söylediğim şeylere şaşırmamıştı aksine yüzünde çaresizce bir ifade vardı.
"Farkında olmadığımı mı sanıyorsun! Son 6 aydır fabrikanın şakamatiği gibi ortada gezerken içimde ne fırtınalar kopuyordu esas sen farkında mısın?" Bu konuşmanın hiç iyi bir yöne doğru gitmediğini o an fark etmiştim. Gözleri kızarmıştı, denizin içinde yanan Bizans Ateşi gibi bana bakıyordu. Daha önce hiç böyle görmemiştim onu...
"N- ne dediğini anlamıyorum, Celine'in ölmediğinden haberin var mıydı senin?" Odada bizden başka kimse olmadığı bildiğim halde fısıldayarak söylemiştim bunu. Güven sorunlarım vardı.
Bana doğru yaklaşıp derin bir nefes aldı, o da ses tonunun düşürerek konuşmaya gayret gösteriyordu.
"Celine Charles'ı benimle aldatıyordu. O gece Charles bunu öğrendiğinde de sanki onu kullanmışım gibi suçu bana atıp kaçıp gitti hem Charles'ı hem beni hem de arkadaşlığımızı mahvetti o sürtük. Neden intihar süsü verip saklandığı hakkında hiçbir fikrim yok ama bunu bildiğimi birine söylememem için beni de tehdit ettiler, yanındaki adam... Adı neydi?.." Ben söyledikleri şeylerin şokunu daha atlatamamışken o zihnini zorlayıp isim hatırlamaya çalışıyordu.
"Lucian..."
O ismi duymamla tüm dünya ayaklarımın altından kayıp gitmiş gibi hissettim yavaşça siyah deri koltuğa oturup yanağımdan süzülen tek damla ılık sıvıyı hissettim. Joe yanıma çökmüş bir şeyler soruyordu bana. Sesini duyuyordum ama söylediği şeyleri anlamlandırıp cevap veremiyordum.
🤎🪐📜
Charles'dan
Sıralama turu bittiğinden beri Aurora'yı arıyordum. Belçika'ya geldiğinden beri sadece bir kez görmüştüm onu o da çok kısa bir süreliğine. Asla böyle ortadan kaybolmazdı üstelik az önce pole pozisyonunu almıştım ve bunu sevgilimle beraber kutlamak istiyordum.
Lindsey'nin, onun nerede olduğunu bilebileceğini tahmin ettiğim için ona sormaya karar verdim.
"Hey, Lindsey!" Ona seslendiğimi duyunca en sevecen tavrıyla bana doğru koşup pole aldığım için beni tebrik etti.
"Bir şey mi oldu?"
"Hayır, sadece Aurora'yı bulamıyorum. Nerede olduğunu biliyor musun?" Yukarıya bakıp hafızasını yokladıktan sonra cevap verdi.
"Nerede bilmiyorum ama en son toplantı odasında bizim departmanın toplantısında görmüştüm."
Ona teşekkür edip garajın içine doğru ilerledim nerede olabileceğini düşünürken teker teker yöneticilerin geçici olarak yerleştiği ofislere göz gezdiriyordum.
Keşke gezdirmeseydim... Ufak ofislerden birinin store perdelerinin arasından iki silüet gördüm. Yaklaştığımda görüntü netleşti. Sanki boğazımda koca bir yumru varmış gibi hissettim o an yutkunamadım bile.
Tek kişilik siyah deri koltukta oturan kız yanına eğilmiş adama sarılıyordu. Bu açıdan ikisinin de yüzü gözükmüyordu fakat Joe'nun ofisiydi burası ve adamın omuzlarının üstüne sarkan karamel rengi saçları tanıyordum.
Adamın boynuna dolanmış olan kollarındaki bileklik benim bilekliğimdi...
•••
Olayları tahmin edemeyin diye bayağı düğümledim ama yine de ileriki bölümlerde ne olacağı ile ilgili tahminlerinizi alayım
Bu bölüm bayağı geç geldi kusura bakmayın ilham perilerim kaçmıştı 😮💨
Veee yazım yanlışı varsa haber verin lütfen kontrol etmeden attım.
🍷🕯🪶
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the lakes//leclerc
FanfictionLugano Gölünü anımsatan yeşil yorgun gözleriyle rezil bir vaziyette bana doğru bakıyordu o an sadece "Charles..." diye fısıldayabildim.