Şarkı bittiğinde Charles'ın beni kalabalıkla beraber alkışladığını gördüm hemen hızlıca gitarı kucağımdan indirdim ona doğru koştum. Sarıldığımız anda ayaklarımı yerden kesip yavaşça beni kendi etrafında döndürdü ufak bir çığlık atıp geri ayaklarımın üstüne bastım."Aurora sen benim kalp krizinden ölmemi istiyorsun herhalde?"
"Noldu ya duygulandın mı hemen bi şarkı söyledim sadece...Hep yaptığım şey."
Söylediklerimle amacıma ulaşıp onu gıcık etmiştim elleriyle yüzümü sıkıştırıp hızlıca yanağıma bir öpücük kondurdu sonra elimi tutup başıyla kapıyı gösterip "Gidelim mi artık?" dedi. Çok yorgun olduğum için "Tamam"dedim ve restorandan çıktık. Çıkarken de mekanın sahibi beyaz saçlı tontik dede şarkıyı çok beğendiğini ve ne zaman istersem tekrar sahneyi kullanabileceğimi söyledi.Kış bahçesinin önüne geldiğimizde Charles durdu.
"Burayı aslında sen tek başına zaman geçir ve kafanı dinle diye ayarlamıştım yani istersen kalabilirim ama gitmem daha doğru olur bence..."
Kafamı hızlıca arkaya çevirip ona öldürücü bir bakış attım."Ne yani şimdi beni bu ıssız yerde sikimsonik bir camdan yapılmış bu kürenin içinde gecenin bir vakti yalnız bırakıp gidicek misin?"
Sinirlendiğimi ve küfrettiğimi görünce hem şaşırdı hem de biraz korktu sanırım çünkü "Tamam, özür dilerim." derken sesi olduğundan 10 kat daha tiz çıkmıştı. Bunun üstüne bir kahkaha atıp içeri girdim.Beklediğimden daha sıcaktı içerisi, botlarımda muhtemelen çamur kalıntıları olduğunu düşündüğüm için onları çıkarıp öyle halının üstüne bastım Charles da ben ne yapıyorsam aynısını yapıp yanıma geldi. Ayakkabımı çıkardığım için aramızdaki boy farkı iyice açılmıştı. O da bunu fark etmiş olacak ki elini kafamın üstüne koyup kahkaha atmaya başladı ben de hem gülüp hem de göğsüne yumruk atıyordum.
"İdeal boy farkı!"
"Hani erkeklerin mizah yeteneği kuvvetiydi ya?!"
"Beni diğer erkeklerle aynı kategoriye koymuyorsun herhalde çünkü ben onlardan her yönde daha iyiyim."
Mükemmel biriydi ve bunun da farkındaydı... Çok tehlikeli diye düşündüm o an."Bu ne özgüven böyle Lord Perceval?"
"Özgüvenle alakası yok bunlar gerçekler güzelim."
Gözlerimi devirip plakçaların yanına gittim hiç düşünmedim elime gelen ilk albümü çıkarıp taktım (Lana Del Rey - Ultraviolence)O an Charles ile bazı konular hakkında konuşmanın tam zamanı diye düşündüm ama ortamı ciddileştirmem gerekiyordu.
Plakçaların durduğu küçük masanın üstündeki kettleda kaynamış su vardı kupaların içine kahveyi ve suyu döküp kahvenin kokusuyla o an kendimden geçtim. Charles'a o da istiyor mu diye soracaktım ki arkamdan gelen horlama sesiyle irkildim. Tanrım inanmıyorum uyumuş! Benim konuşma planı yine ertelendi yani...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the lakes//leclerc
FanfictionLugano Gölünü anımsatan yeşil yorgun gözleriyle rezil bir vaziyette bana doğru bakıyordu o an sadece "Charles..." diye fısıldayabildim.