xxi/liar

384 31 121
                                        












Sabah olmuştu ve ölüm sessizliğinde bavullarımızı topluyorduk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.













Sabah olmuştu ve ölüm sessizliğinde bavullarımızı topluyorduk... Charles, Celine'i gördüğünü söylediğinden beri 'muhtemelen başka biridir sadece benzetmişsindir' falan diyerek onu sakinleştirmiştim ama o dediklerime ikna olsa bile ben kendi dediklerime ikna olmamıştım. Aklıma bir kere kurt düştü ben bu işin peşinden giderim.






୧⋆。🕯. -ʚɞ







Öğlen yemeğini otelin restoranında yedikten sonra bavulları almak için odaya çıkmıştık ki telefonumun zil sesi ile irkildim.

"Alo amca?"

"Benim dünyalar güzeli Aurora'm nasılmış bakalım?"

"Harikayım, hatta şu an Paris'teyim!"

"Duydum hayatım duydum! Herkes sen ve sevgilinin ortalığı nasıl karıştırdığını konuşuyor."  Sesli bir kahkaha atıp yatakta kitap okuyan Charles'a göz kırptım.

"Evet ya, biraz karıştırmışız sanırım..."

"Her neyse güzelim, Camille burada olduğunu öğrenince yanımıza gelmen için ısrar etti..."

"Iııı- çok isterdim ama biliyorsun bu hafta sonu yarış var Belçika'ya gitmek için hazırlık yapmamız lazım..." Dediklerimi duyunca kafasını kitaptan kaldırıp dikkatini bana veren Charles'a bunalmış gibi bir bakış attım.

"Hadi ama Aurora! Koskoca Ferrari sen olmadan hazırlık yapamıyor mu?" O an sadece takıma yardım etmeyeceğimi ilgilenmem gereken koca bir bebek olduğunu söyleyemedim tabii.

"Peki, ben bir arkadaşlara ne durumda olduğumuzu sorayım o zaman, sonra size haber veririm."

Telefonu kapatıp bavulun üzerine oturdum ve derin bir iç çektim. Zıplayarak yataktan kalkıp yanıma gelen Charles dizlerinin üstüne oturup yüzlerimizi aynı hizaya getirdi.

"Benim bebeğimi amcası ne demiş de üzmüş böyle?" Yüzüme ufak bir gülümseme yerleştirip kafamı kaldırarak ona baktım.

"Üzülmedim... Sadece sürekli böyle yapmasından nefret ediyorum." Kaşlarını çatıp kafasını yana yatırarak 'anlamadım' der gibi bana baktı.

"Ne yapıyor?"

"Emrivaki... Paris'te olduğumu biliyorlar tutturmuş 'yanımıza gel' yani kalbini de kırmak istemiyorum ama..."

"E, git sen de ne olabilir ki en fazla?" Kaşlarımı kaldırıp dudağımı büktüm.

"Beni başından atmak için sana da gün doğdu sanırım..." Yavaşça ayağa kalkıp iki elimden tutarak beni de kaldırdı ardından vücudunu bana yaslayıp ellerini belime sardı. Ona bakabilmek için kafamı iyice yukarı kaldırmam gerekiyordu.

the lakes//leclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin