Carlos yanımıza gelip herkesin hazır olduğunu birazdan havaalanına giden aracın kalkacağını söyledi. İkimiz de birbirimize bakmadan kalkıp araca doğru yola koyulduk. Bu arada çantamı Lando ile sohbet ederken McLaren garajında unuttuğumu fark ettim koşarak oraya yöneldim. Geri döndüğümde Charles'ın beni bıraktığım yerde beklediğini gördüm. Çıkan habere inanmış olsa beni beklemezdi herhalde diye düşündüm yüzümde rahatlamış bir ifadeyle araca bindim._________
Yorucu uçak yolculuğunun ardından taksi ile eve döndüm Luka çoktan uyumuştu. Yarın pazartesiydi ve yarış sonrası olduğu için bir gün izinliydik. Olanları Luka'ya anlatıp içimi dökmek için uyandırsam mı diye düşündüm fakat sonra kendim de o gece her şeyi boşverip derin bir uyku çekmeye karar verdim.
_________
"Joe'nun sana söylediği şeyler ve bu Max olayının aynı anda patlak vermesi çok saçma." Luka kaşlarını çatıp düşünmeye başladı. Şu anda onun bunu yapmasına o kadar ihtiyacım vardı ki... Çünkü kafam o kadar karışıktı ki ben hiçbir şekilde sağlıklı düşünemiyordum.
"Luka, lütfen yardımına ihtiyacım var şu an ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yok."
"Ne yapacağını daha detaylı düşünmemiz lazım ama şimdilik yapmaman gereken şey fevri davranıp söyleyebileceğin şeylerle Charles'ı kendinden daha da uzaklaştırmaman... Anlatabiliyor muyum?"
"Evet, anladım ama bunun için çok geç sanırım."
"Ne demek çokta geç?"
"Dün olayı detaylı anlattığımdan beri bana çok soğuk davranıyor ve daha Joe'nun bana anlattıkları hakkında tek bir kelime bile etmedim."
Her şeyi düşündükçe daha da kötü oluyordum göğsüm sıkışıyor nefes alamıyordum. Luka bunu fark edince hemen konuyu kapattı."Tamam güzelim her şey yoluna girecek şimdi sakinleş kahvaltımızı yapalım ve dediklerimi yine de unutma tamam mı?"
"Tamam" diye fısıldayıp pijamamı çıkarmak için odama gittim.
__________
Öğlen uykumdan telefonumun zil sesiyle uyandım.
"Lord'um" arıyor...
"Alo?"
"Aurora, iyi misin? Sesin garip geliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the lakes//leclerc
Fiksi PenggemarLugano Gölünü anımsatan yeşil yorgun gözleriyle rezil bir vaziyette bana doğru bakıyordu o an sadece "Charles..." diye fısıldayabildim.