Carlos'un şu anda beni işe sokmaya çalıştığından habersiz bir şeylere açıklık getirmeye çalışarak yaklaşık bir buçuk saat boyunca konuştuk orda, sadece ikimiz... Bazen espri yapıyor kahkaha atıyorduk bazen de on dakika boyunca ikimiz de konuşmuyor odaya ölüm sessizliği çöküyordu. En son odadan ayrılırken aklıma bir şey yapmak geldi"Bu kitabı daha önce okumuş muydun?"
"Evet, ama yıllar önce... Zerre bir şey hatırlamıyorum şu an."
"Harika! Ben de aynı kitabı iki hafta önce okurum diye almıştım ama bir türlü fırsat bulamamıştım, bu hafta ikimiz de okuyup haftaya yine burada oturup kitabın kritiğini yapacağız. Anlaştık mı?"
Bir an duraksadı, ve direkt gözlerimin içine baktı o an onun da hatırladığını anladım işte amacıma ulaşmıştım. O da başından beri bunu amaçladığımı anlayıp bana buruk bir gülümseme gönderdi
"Anlaştık."Hiçbir şey düşündüğüm gibi olmamıştı. Kavga dövüş bile olsa aramızdaki şeyi açıklığa kavuştururuz artık diye düşünüyordum ve öyle olmasını umuyordum ama olmadı esas iki konu olan " bizim durumumuz" ve "hastane olayı" hakkında tek bir kelime bile etmedik. Ünlülerin ilişkilerinden tutun Hamilton'ın 8. şampiyonluğunu alıp alamayacağına kadar her konuda saçmalayıp durmuştuk. Tam niye böyle bir şey yaptığım hakkında kendime kızacakken aslında Charles ile havadan sudan konuşmanın bana çok iyi geldiğini fark ettim ve bana başka ne iyi gelirdi biliyorsun musunuz "UYKU" hemen Carlos'u bulup bana acilen bir yatak veya koltuk ya da uyuyabileceğim herhangi bir yer göstermesini söyledim o da bana aslında yatağını kimseyle paylaşmayacağını ama bu seferlik bana kıyak geçtiğini söyleyerek beni odasına götürdü ve evin gibi rahat et güzelim diyip göz kırparak kapıyı kapattı. Yatağını kimseyle paylaşmazmış hah! Güleyim de boşa gitmesin.
Artık vücudumun uykuya ne kadar çok ihtiyacı varsa o akşam 20.00 gibi yatmıştım ertesi gün saat 10.30'da uyandım banyoya girip elimi yüzümü yıkayayım dedim ama o an bu tipim sadece yüz yıkayarak geçmez gidip bir yerlerden kahve bulmam lazım diye düşündüm.
Kafeinsizlikten beynim alarm veriyordu resmen bağımlıydım kahveye başka açıklaması olamaz bunun doktora filan gitmem lazım.
Tüm bu düşünceler kafamda dönüp dururken kapı çaldı hiç düşünmeden "Girin" dedim. Kapının arkasından biri " Kapıyı açar mısın? Elim dolu." diye seslendi ama beklediğim gibi sesin sahibi Carlos değildi.
"Günaydın" karşımda Charles'ı görmemle anlık şok yaşadım ama bu sefer çabuk toparladım. Gittikçe alışıyordum...
"Günaydın, ben de tam üstümü değiştirip yanınıza geliyordum." dememle beraber baştan aşağı beni süzmeye başladı. Gece daha rahat giyecek bir şey bulamayıp Carlos'un bana bayağı bir büyük gelen ferrari t-shirt'ünü elbise gibi üstüme geçirmiştim bunu görünce belli belirsiz dudağının kenarı oynadı. Kahkaha atmamak için kendini zorluyordu çok belliydi.
"Bizimkiler erkenden kahvaltı filan yaptılar ben de sen uyanınca yersin diye sandviç hazırladım ama sonra baktım uyanacağın yok simülasyona girmeden vereyim dedim."
"Teşekkür ederim. Aslında bu kadar gecikmeyi ben de planlamıyordum ama sabah uyanamamışım, özür dilerim."
Sandviçin yanında mis gibi kokan kahveyi fark ettikten sonra tekrar gözlerine minnetle bakarak teşekkür ettim ve Carlos'un nerede olduğunu sordum. Bana o kadar iyi davranmasından sonra Carlos'u sormam pek de hoşuna gitmiş gibi durmuyordu ki suratını asarak bilmediğini söyledi.
En son tam Charles neden burada kaldığımı sorduğunda onu sonra konuşuruz diyerek geçiştirdim ve göğsünden hafifçe iterek kapının önünden çekilmesini sağladım.
O an dokunuşumu hissettiğinde irkildi bunu fark edince ben de hemen elimi hızlıca çekip anlık telaşla kapıyı biraz hızlı kapattım.
Hemen üstümü değiştirip bana eşyalarımı getirip ve buralara yakın bir ev tutması için Luka'yı aradım. Tüm gün boş boş geziyordu zaten bir işe yarasın bari diye düşündüm. Luka kendisine bir iş verildiği için keyfi kaçmıştı ama emir büyük yerden olduğu için itiraz da edememişti ikimiz de birbirimiz için canımızı bile verirdik.
Ardından Carlos beni arayıp toplantı odasına gelmemi söyleyip direkt telefonu kapattı toplantı odasının nerde olduğunu sormak için geri aradığımda telefonu meşgul çaldı. Carlos insana kafayı yedirtir bu ne şimdi diye söylendim içimden. Bir yandan da odadan hızla çıkıp koridorda gördüğüm ilk kişinin arkasından seslendim. Tam toplantı salonunun yerini soracaktım ki karşımdaki kişi beni tanıyıp "Aurora...Sen misin?" dedi.
Aynı soruyu son 24 saat içinde en az iki kez duymuştum yeter artık.
yeni eleman geldi valla gelmese çok sıkıcı ilerliyordu olay 🥱
📚📖📜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the lakes//leclerc
FanfictionLugano Gölünü anımsatan yeşil yorgun gözleriyle rezil bir vaziyette bana doğru bakıyordu o an sadece "Charles..." diye fısıldayabildim.