19. Bölüm: Aşk kırıntıları

871 67 6
                                    

Çok fazla uzun olmamış olabilir ama diğer bölümde telafi ederim diye düşünüyorum. Artık okulum bittiği için diğer bölümler bu kadar uzun aradan sonra gelmez. Hepinize iyi okumalar. :)


...238, 239, 240...

Tam dört dakika olmuştu. Dört dakikadır karşımdaki ihtişamlı holdinge bakıyor, ama içine adım atacak cesareti kendimde bulamıyordum. Sanki içeriye atacağım ilk adımla kocaman bir hata yapıp her şeyi bozacaktım. Halbuki evden çıkmadan önce Arın'la bunu çözdüğümüzü zannediyordum.

Neleri başardın, bunu da yaparsın Masal. Bu hayatta hiçbir şeyi başaramadın ki Masal...

Tamam bu ilk olabilir Masal. İçeriye gir ve günlerini göster onlara!

Derin bir nefes aldım ve kendime daha fazla düşünmeye izin vermeden holdingin önündeki basamakları tırmanmaya başladım. Korkulacak bir şey yok, dedim içimden. Korkulacak hiçbir şey yok. Çalışmaya gidiyorsun.Sadece çalışacaksın.Daha bu sabah Arın'la çok daha zor bir durumun üstesinden geldin. Çok daha zor bir yola adım attın. Bu yolda mı kaybolacaksın? Bu kadar erken olamaz. Olmayacak.

Kapıdaki özel güvenliğe gülümseyip durumumu anlattıktan sonra bastığı kartla turnikeleri geçtim ve tam karşımdaki danışmaya yürüdüm. Danışmanın geleceğimden haberi varmış, memnuniyetle bana gideceğim katı söyledi ve içimi biraz da olsa rahatlattı. Oldukça güleç bir bayandı ve benden olsa olsa en fazla beş yaş büyüktür.

Asansöre ilerledim ve 23. katın tuşuna bastım. Asansör yukarıya çıktıkça heyecanım da sınır tanımadan zirveye çıkıyordu. Mantığımla düşününce korkulacak hiçbir şeyin olmadığını biliyordum ama duygularım sakinliğime izin vermiyorlardı. Muhtemelen gece gördüğüm rüyanın bunda payı büyüktü.

Asansörün görevini bitirdiğini belirtmek için çaldığı zil kulağıma ilişti ve arkama dönüp aynada kendimi onayladıktan sonra asansörden indim. İndiğim gibi hızlı bir koşuşturmanın arasında kaldım. Burada kaldığım sürece bu tempoya uyabilecek miydim? Durmadan çalan telefonlar, elden ele gezen dosyalar, çöp kutusunu dolduran kağıtlar ve yazıcıdan yeni çıkan raporların sıcaklığı... Tüm bunlar bana göre miydi?

Topuklularımın çıkarttığı tok seslerden utanmayarak danışmanın tarif ettiği kapıya doğru yürüdüm. Kapının önündeki masa -muhtemelen sekterine yani bana ait olacaktı- boştu. Belki de eski sektereti şu an doğuruyordu.

Kapının yanındaki Üst Düzey Yönetici - Emir Kara tabelası bana göz kırptı ve bana verdiği küçük cesaretle kapıyı tıkladım. Ne de olsa içerideki adam beni tanıyordu ve ben de onu. Tok bir "Gel," sesinin bana verdiği ilk emre itaat edip içeriye girdim. Başını kaldırıp beni görmesiyle laptopunun kapağını indirip gözlüklerini çıkarttı ve ayağa kalktı. Suratımda dolaşan bakışları yüzünü aydınlatmış gibiydi. Yüzündeki güzel gülümseme heyecanımı söküp almıştı.

Masanın ardından çıktı ve o da bana doğru yürüdü. Yollarımız kesiştiğinde tokalaşmak üzere elini uzattı ve "Hoşgeldin Masal," dedi. "Ben de seni bekliyordum."

Uzattığı elini gülümseyerek sıktım. "Hoşbulduk. Geç kaldığım için üzgünüm, bir daha olmayacak,"

Gözü arkamdaki duvara, tahminimce benim görmediğim saate kaydı. "Pek de geç kalmış sayılmazsın, otursana." dedi ve arkasındaki koltuğu gösterdi.

Gösterdiği koltuğa doğru yürürken odaya kısa süreli bir göz gezdirme şansı buldum. Beyazın hakim olduğu oda siyah ile bütünleşmişti. Kapının sağ tarafındaki boydan boya camı arkasında bırakan ve ortalayan Emir'in masası, karşısındaki deriden oturma grubu ve koltukların arkasındaki toplantı masası. Şimdilik görebildiklerim bunlardı.

ARAF.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin