Korkularım köşeye çekilmiş olacakları beklerken, adamın "Selamün aleykum Mehmet abi," diyerek içeri girmesinden dürüst olduğunu anladım. Zaten neden yalan söyleyecekti ki?
"Aleyküm selam, Arıncığım. Hayırdır?"
Demek adın Arın'dı. Arın... Bu adı ilk defa duymama rağmen hoşuma gitmişti.
Birkaç saniye içinde gözleri bana döndü ve kurnaz bir şekilde Arın'a baktı. 'Ne demeye çalışıyorsun, alo?' demedim, diyemedim çünkü başta Arın olmak üzere beni burada döverlerdi. Ben de adamı incelemeye başladım. Güvenilir olmadığı her halinden belliydi ve buraya Arın'la gelmeseydim neler olacağını tahmin bile edemiyordum. Suratına yumruk atma hayalleri kurduğum adam muhtemelen ellilerindeydi ama yaşının getirdiği ağırlığı umursuyor gibi görünmüyordu. Hala bakışlarıyla Arın'a bir şeyler anlatmaya çalışıp, bıyık altından gülüyordu.
Ben senin bildiğin o kızlardan değilim, babalık!
Bakışlarımı Arın'a çevirdiğimde yüzünde bıkkın ve sinirli bir ifade yakaladım. Doğru yorumladığından emin olamasam da.
"Mehmet abi, bu kız benim bir..." dedikten sonra duraklayıp bana baktı ve omuz silkti "...arkadaşım." Sesi kendine inanamıyor gibi çıkmıştı. Ama adama baktığımda onun inandığını anladım. Önemli olan da buydu zaten. "Kalacak bir yere ihtiyacı var." dedikten sonra ses tonunu sertleştirdi. "Güvenilir bir yere." dedi ilk kelimeyi bastırırken. "Kimsenin onu rahatsız etmeyeceği bir odaya." derken emri kesin gibiydi ve bakışlarıyla adama aksi taktirde kötü şeyler olacağının sinyalini veren bakışlar atıyordu.
"Tabi koçum. Ayarlarız," derken adam biraz bozuk gibi görünüyordu. Terbiyesiz, pis, sapık herif seni! "En üst katta kilidini yeni değiştirdiğim bir odam var. Zaten o katta sadece bir kişi kalıyor. Rahat rahat uyur." Adam arkasını dönüp bir kilit çıkarttı, astığı çividen. "Tek kişi kalacak değil mi?"
"Evet, ben yokum. Bardaki odamı biliyorsun, rahatım orada."
İçim biraz olsun rahatlamış olsa da adama ısınamamıştım. Keşke Arın da burada başka bir odada kalsaydı. Ne olursa olsun bana yardım ediyordu ve ona güvenebilirdim. Ters bir durumda hemen onun yanına koşabilirdim. Ama ne yazık ki bunun teklifini bile yapamazdım. Bu yaptığı bile yeterince büyük bir iyilikti. Her ne kadar amacı rahat uyumak olsa da.
İlk kez ağzımı açtım. "Ücreti ne kadar?"
"Bir geceliği 50 lira."
Cüzdanımda 200 liram vardı. Yani en fazla dört günüm vardı bir iş bulmak için. Aksi taktirde dört gece sonra kıçımı o buz gibi banka koymak zorunda kalacaktım.
"Tamam, sabah öderim. Kalorifer var değil mi?"
"Katalitik var."
Şaka mıydı bu? Ocak ayındayız! Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Sabırla "Pekala," dedikten sonra parmaklarına değmemeye çalışarak anahtarı aldım.
Arın, Mehmet denen adama tehdit dolu bir bakış daha attıktan sonra "Hadi eyvallah," diyerek kapıya doğru yöneldi. Bana tek kelime etmemişti!
Aceleyle peşinden gittim ve dışarı çıktığında "Sağ ol," dedim tereddütle.
"Sana teşekkür etme demedim mi?"
Bozulsam da çaktırmadım. "Adam arkadaş olduğumuza inansın diye," dedim öyle olmasa da.
"İyi, gidiyorum ben. Hadi, eyvallah."
"İyi geceler!" dedim samimi bir şekilde. Ama karşılığında bir baş eğmesi bile alamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF.
Teen FictionAraf ne idi? Cennet ve cehennem arasında kalan tepeydi. Bir tarafında huzur, bir tarafında korku. Belki kaçıştı cennet; belki de kalış ve ben şimdi ya cennete girmeye çalışırken engelleniyordum bir şeytan tarafından; ya da cenehheme giden yolda bir...