8. Bölüm; İlk kural

941 70 7
                                    

Bölümlerde küfürler var evet, ama bu gerçekçiliği sağlamak için. Normal hayatımda küfür eden biri değilim ama mesela burada Arın küfür etmese ne kadar inandırıcılığı kalır? O yüzden rahatsız olanlar için özür diliyorum.
Ve Yarenciğim çok uğraştın bu bölümün resmi için, çok teşekkürler!

Günün sonunda bütün temizlik bitmişti, temizlikle birlikte bitenler listesinin arasında ben de vardım. Kendimi koltuğua attım ve gözlerimi kapatıp, başımı koltuğun başlığına yasladım. Aman Allah'ım, bu ev bir kere bile temizlenmemiş miydi? Ayakkabıyla girilen bi evden ne bekliyordum ki zaten? O kocaman evime bile biz ayakkabı ile girmiyorduk. Üç hizmetçimize rağmen, kültürel kurallarımız vardı.

Beş dakika kadar dinlendikten sonra kalkıp sırt çantamı odamdan alıp salona getirdim. İçinden yeni aldığım hattı, telefonumu ve Ahmet Bey'in telefon numarasının yazılı olduğu kağıdı çıkarttım. Hattı telefonuma ilk kez takacaktım. Diğer hattı kırıp atmak çok eğlenceli olmuştu açıkçası. O hatla birlikte babamı da kırıp çöpe atmışım gibi hissettirmişti.

Telefon kendine geldikten sonra saatin 17:47'yi göstermesiyle yüzüm düşse de, numarayı tuşladım. Birkaç çalışın ardından kalın ses kulaklarıma ilişti. "Alo?"

"Merhaba Ahmet Bey, benim Pera."

"Evet, Masal?"

Gözlerimi devirdim. Hay babamın şarap çanağına... Her şey ne güzel gidiyordu oysa ki. "Ev hazır, annemi bugün almamız mümkün mü acaba?"

"Masal, sen salak mısın kızım?" Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Arın'la mı görüşüyordum acaba? "Şu an anneni nasıl gidip aldırtabilirim? En yakın kontrol tarihinde hastaneden kaçıracağız."

Gözlerim kocaman açılmıştı. Bunu tahmin etmemiştim. "Nasıl yani? Bugün olmaz mı?"

Sinirle bir nefes verdi. "Kontrol tarihi ne zaman?"

"Immmm..." Birkaç saniye düşündükten sonra, "... haftaya," diyebildim.

"Haftaya kadar evi temiz tutmaya bak, kapatıyorum."

"Ama-" Dıt dıt dıt dıt...

O-LA-MAZ. Ya bir hafta daha nasıl dayanır, şu anda ne halde olduğunu bile bilmiyordum. Omuzlarım çöktü ve modum düştü. Ona bu gece sarılabileceğime öyle emindim ki. Ama işine gelmedi, şu an istesin bir saate annem burada olur. Ben senin için hayatımı tehlikeye atayım!

Kendine gel Masal. Adam senin için daha ne yapsın? Hem de karşılığı kıçı kırık bir taklitçilik. Acaba ben mi çok hafife alıyordum?

Aman, yok ya. Ne olabilirdi ki en fazla yani? Gözümün önünde adam öldürmezdi herhalde. Adam öldürmemi isteyecek hali de yoktu. Birkaç adamı kandıracaktım, hepsi bu. Devamında işim olmazdı. Kendi kendime kikirderken, kapının kilidinin açılma sesini duydum. Şaşırmıştım, çünkü bu gece Arın'ı beklemiyordum. Bugün bar kapalıydı ama yine de geceyi dışarıda geçirir diye umuyordum.

Yerimden kalkarken o da salona girdi. Hem de çamurlu ayakkabılarıyla! "Arın!"

"Ne bağırıyorsun, kızım? Hasta mısın?"

Sinirle hızlı hızlı nefes almaya ve dişlerimi gıcırdatmaya başladım. Gözlerimi ayakkabılarından ayıramıyordum. "Hemen çıkart onları!" Bakışlarımı ona yönelttiğimde önce bana aptal aptal baktı, sonra ayakkabılarına. "Niye, çok mu çirkin? Kendini satsan alamazsın lan sen onları."

'Salağa bak! Benim buraya nereden geldiğimi biliyor musun sen?' demek için sıkı bir cesaret iğnesi yemem şarttı tabi. Iyk, iğne. Düşüncesi bile berbat.

ARAF.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin