Pekala biraz kötü hissediyordum. Ama bunun sebebi vücudumdaki morluklar ya da yüzümdeki yara izleri değildi. Vicdanım epey bir rahatsızdı.
Alperen'in beni işletmek için öyle şeyler yazdığından emin olduğum için oldukça sert çıkışmıştım. Geçen yıl yaşanılanlardan sonra birine koşulsuz güvenebilmem zaten mucize olurdu. Ama dün yaptığım şey oldukça kötüydü.
Hayatım boyunca birilerini kırıp üzmemek için kırk takla atmış biri olarak canım epeyce sıkkındı. Onunla konuştuktan sonra içime düşen kurt tüm gece beni uyutmamıştı.
Ya ciddiydiyse?
Gözlerimi kapatırken odaklanamadığım için okuyamadığım soruyu atlamak zorunda kaldım. Bu sırada bir el öne uzanarak kronometremi durdurdu.
"Molaya çıkalım, çözemiyorsun." Dedi Barış. Reddetme lüksüm yoktu. Çünkü haklıydı.
Kitabı kapatıp telefonumu elime alarak onun peşine takıldım.
Aşağı indiğimizde temiz hava daha önce nefes almıyormuşumcasına ciğerlerime doldu.
"Nasılsın?" Sorup sormamak arasında kalmış gibi tereddütlüydü sesi.
"Fena değil. Sen?"
"İyi bende. Kütüphanede takılmacaya devam..." Daha önce oturduğumuz ağacın altına yerleştirdiğimiz de çimenlere boylu boyunca uzanmıştı. "Pilim bitiyor ama artık..." Gözlerinin altındaki morluklar buna bir kanıttı.
"Daha dönem başındayız." Diyerek onu alaya aldım. "Şimdiden yoruluyorsan..." Elimi havada salladım. Ama gözlerini kapattığı için görmemişti.
"Yüzüne ne oldu?" Dedi bir anda. Zaten beklediğim bir soru olsa da buna alışıyor gibi hissetmek istemiyordum. O bana bakmıyorken başımı çevirip derin bir nefes aldım.
"Önemli bir şey değil." Alt dudağımı dişlerken konuşmayı başarmıştım. Ders çalışırken saçlarımı bana engel olmamaları için topladığımı yeni hatırlayıp tokayı hızlıca çektim. Kahverengi, sık tutamlar yüzümün bir kısmını örttü.
"Önemli gibi gözüküyor." Hala tereddütlü olsa bile kendini konuşmaya zorlamıştı. Gözlerini açmaması ve bana bakmamasından kendince beni utandırmak istemediğini anladım. Bu anlayışlı hali bir an için içimin titremesine sebep oldu. "Anlatmak ister misin?" Ben konuşmayınca o devam etmişti.
"Bilemiyorum." Güldüm. "Sanırım bazı şeyler herkese anlatılmıyor..."
"Bana herkes dedin, kırıldım." Anlatmak istememem karşısında hiç zorluk çıkarmadan yalnızca gerçekçi bir şekilde gülmeme sebep oldu.
"Üzgünüm."
"Olma. Dalga geçiyordum." Ciddiyetle cevaplamıştı. "Dershaneye neden gitmedin bu arada? Senin gibi ineklerin ders asabildiğini bilmiyordum."
"Yürü git be!" Omzuna yalandan, hafifçe vurdum. Ciddi kalamayıp ufak bir kıkırtı ile güldü ve yattığı yerde hafifçe doğruldu. Gözlerini aralarken geriye yaslamış ellerini çimenlere dayamıştı.
"Bitsin şu sınavda her gün gezip tozalım." Bu küçük hayal ile ne diyeceğimi bilemedim. Yalnızca dizlerimi kendime çekip kollarımı sıkı sıkı bacaklarıma sarmıştım. Çenemi de dizlerime yasladım. "Her gün kafeler, kitapçılar, müzeler, sinemalar, parklar..."
"Uçma." Diye uyardım onu. "Bende geçen yıl çok hayal kurardım. Nasıl bir tatil geçirdiğimi emin ol hatırlıyorum!" Kırgın gözleri gözlerime çevrildi. Elbette bu bakışmayı bozup gözlerini kaçıran ise ben oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadaş Değiliz | texting (TAMAMLANDI)
General FictionAlperen: Hem senin benimle konuşmak ile alakalı o 'düşünce'lerine ne oldu? Alperen: Gerçekten yazmadığımı görünce sen mi yazmaya karar verdin? Şüheda: Özür dilediğin için bana eskisi kadar kinli olmadığını düşünmüştüm. Alperen: Hemen arkasından da a...