"Bugün etüte kalacaksın değil mi?" Sınıf arkadaşlarım sınıfı genel anlamda boşalttığında Feyza bana yaklaşıp fısıltıya benzer bir ses ile sormuştu. Diğerlerinin duymasından çekindiği aşikardı... Ne de olsa oldukça gizli bir etüttü... Dünyayı kurtarıyorduk ya...
"Bugün de kalmazsa Bilal hoca kafamı kopartacak..." Haftalardır ders çıkışındaki etütü astığım için gergin bir şekilde mırıldandım. Bu sırada eşyalarımı toparlamakla meşguldüm.
"O sınıf bir kabus." Feyza'nın yanındaki yerimi alıp dersin işleneceği sınıfa yola koyulduk. "Herkes ineğinde ineği."
"Sende o sınıftasın." Hatırlatır gibi gözlerimi kısmıştım.
"Ama inek değilim. Oradakiler gerçekten üst düzey."
"Görelim bakalım." Onunla konuşmak pek içimi açmadığı için konuyu kapatmaya çalıştım.
Alperen benimle konuşurken ne kadar dürüst bilmiyorum. Ama bir konuda doğruyu söylemişti. O da sınıf arkadaşlarım hakkındaydı.
Bir kaç kişiyi önce yüzüme gülerken görmüş ardından tuvalette arkamdan atarken yakalamıştım. İlk başlarda bunu fazlasıyla kafaya taksam dahi boşvermem pek uzun sürmemişti.
Sahte bir kaç arkadaşlığım vardı kısaca. Ama çok şikayetçi sayılmazdım. Gün içerisinde bir kaç kısa sohbet için yanımda oluyor ve sonra yok oluyorlardı. İki tarafta mutluydu...
Sınıfa girdiğimizde buranın 'u' şeklindeki bir masanın etrafına konulmuş, on iki sandalyeden oluşan küçük bir ofis olduğunu gördüm. Bu sınıfın tercih edilmesinin sebebi muhtemelen soruları aramızda paslaşarak öğrenmemizi istemelerinden kaynaklıydı. Sandalyelerin tekerlekli, ofis sandalyeleri olduğunu görmek ise gerçekten mutlu ediciydi. Haftalardır rahatsız sıralardan sırtım ağrımıştı.
Sınıfta yalnızca sarışın bir kız vardı. O da önündeki test kitabında bir şeylerin altını çizmekle meşguldü. Eh bir yandan da evinden getirdiği salatasını tırtıklıyordu. Feyza ilerlemem için beni hafifçe dürtünce duvarın dibinden yürümeye başladım. Odanın bir köşesi kolilerle dolu olduğundan camın önündeki sandalyeye oturabilmem için masayı dolaşmam gerekiyordu.
Sarışın kıza yaklaştığımız sırada siyah çantasını koyduğu sandalyenin fazla geride olmasından dolayı geçebileceğimiz bir alan yoktu.
Sandalyeyi sırt kısmından tutup ittirdim. Çanta hareket etti. Hayır hareket etmedi. Baya baya zıpladı.
"Hay amın-" kapşonlunun altından çıkan beden ile onun bir çanta değil biri olduğunu anlamış ve kısa çaplı hayatımın şokunu yaşamıştım.
Sarışın kız çocuğun cümlesini tamamlamasına izin vermeden elini onun dudaklarına örttü.
"Çok özür dilerim." Uykusunu böldüğüm için gergin gergin bana bakan çocuğun karşısında yüzüme samimi bir ifade yerleştirdim. "Çanta sandım seni." Sarışın ve Feyza bu cümlem üzerine büyükçe bir kahkaha patlattı. Ama kısacık kesilmiş saçlarını, siyah bir kapşon ile kapatan çocuk hiçte eğleniyor gibi değildi.
"Beni çanta sandın?" Onunla alay ettiğimi düşünmüş öfkeli bir sesle beni yinelemişti.
"Göz yanılması ya... Oluyor ya bazen..." Siyah gözleri ve elinde olsa beni bir kaşık suda boğacakmış gibi bakan bakışları yüzünden yalnızca mırıldanabildim.
"Korkutmasana oğlum kızı!" Sarışın, çocuğun ensesine gelişine vurdu. Bu şaşkınlığımı mümkünmüş gibi daha da arttırdı.
"Bana vurma diye kaç kez söylemem lazım Sude?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadaş Değiliz | texting (TAMAMLANDI)
Fiction généraleAlperen: Hem senin benimle konuşmak ile alakalı o 'düşünce'lerine ne oldu? Alperen: Gerçekten yazmadığımı görünce sen mi yazmaya karar verdin? Şüheda: Özür dilediğin için bana eskisi kadar kinli olmadığını düşünmüştüm. Alperen: Hemen arkasından da a...