"Günaydın." Aşağı indiğimde Alperen'i bahçenin içindeki duvara yaslanmış halde buldum.
"Günaydın." Aynı şekilde karşılık verirken dudakları gülümseyip gülümsememek arasında kalmış gibi titredi. Anlaşılan dün yaptığımız konuşmada gerçektende bir şeylere alınmıştı. Onu asla suçlamıyor aslında bir noktaya kadar hak veriyordum. Ama şuan içinde bulunduğum zorunluluklar ondan özür dilememi zorlaştırıyordu.
Gazi'nin ona dokunmaması için yapmam gereken şey ondan uzak durmaktı. Bunu zaten o da oldukça güzel bir şekilde, Samet'e vurgulamıştı.
Daha yeni yeni arkadaş olduğum bu insandan öylece ayrılacaktım yani...
Derin bir nefes aldım.
"Hadi yürüyelim." Dedim sessizlik uzayınca.
Başını eğdi ve kolunu girmem için uzattı.
Tereddütlerim vardı. Ama Gazi'nin bu saatlerde buralarda olacağını düşünmek saçmaydı. Babası evden çıkmadan evden çıkamayan biriydi. Ve saat daha yeni yeni altıyı geçiyordu. Uyandığını bile sanmıyordum.
Yavaşça koluna girdim.
"Ayağın nasıl?" Bana hep nasıl davranıyorsa öyle davranmaya çalıştı. Ama bir şeylerin farklı olduğu ses tonundan belliydi.
"Fena değil."
Yürümeye başladığımız sırada ağırlığımı soluma vermeye çalışıyordum.
Bir an önce konuyu açmam lazımdı. Onunda bana hep söylediği gibi onu durmadan onu iteliyor gibi hissediyordum. En azından neden ondan uzaklaşacağımı artık açıklamalıydım. Hem belki başarabilirdik... Dershanede yine arkadaş olur, dışarı çıktığımız an birbirimizin yüzüne bile bakmazdık. Belki de bunu kabul ederdi...
"Alperen." Sesim bir anlık titremeyle beni daha adam akıllı konuşamadan susturmuştu. Alperen'in kolumu saran kolu belli belirsiz sıkılaştı. Şimdiden oldukça gerilmiş gibiydi. Zaten Gazi ile yüzyüze geldikleri günden bugüne doğru düzgün görüşememiş, görüştüğümüz her seferde de inanılmaz tatsız şeylerden bahsetmiştik. Benim için durmadan çabalıyordu. Bunu doğru veya yanlış yöntemlerle yapıyordu. Ama hiç yoktan gerçekten deniyordu.
"Bir şey mi oldu?" Ben bir daha konuşmayınca boğazını temizleyerek beni konuşmaya teşvik etti.
"Sana artık bazı şeylerden bahsedeceğim sanırım. Ama tüm bahsettiklerimin sonucunda muhtemelen çokta memnun olmayacaksın..."
"Sen yeter ki anlat artık. Yemin ederim gerisi umurumda falan değil." Ağzının içinde homurdanırken başını iki yana sallamıştı.
Durağa ulaştığımızda beni biraz ilerideki meşe ağacının altındaki banka çekiştirdi. Sonbahar bitmek üzere olduğu için karlı havaların yaklaşmakta olduğunu hatırlatan ayaz içimi titretirken oturdum. O da yanımdaki yerini almış dinlediğini belirtircesine bedenini bana çevirmişti.
"Gazi'yi bir kaç kez gördün. Az çok ne kadar da sağlıksız bir düşünce yapısına sahip olduğunu anlamışsındır. Bu yüzden direkt konuya gireceğim." Son olmadığını bilsemde, son olduğunu umarak uzun bir nefes aldım. "Onun elinde beni babamla ters düşürecek bazı şeyler var." Ona bakamayarak anlatmaya başladım.
"Ne tarz şeyler?" Alperen, sonunda ona bazı şeyleri gerçekten anlattığım için hevesle öne eğilmiş, yüzüme yaklaşarak gözlerime bakmaya çalışıyordu. Bu geçen sefer hastanede olduğu gibi kalbimin düzensiz bir şekilde atmasına sebep oldu. Bunun sebebini biliyordum. Ama hayır. Kabul etmeyecektim. Bu şartlarda değil. Normal olmayan bu şartlarda değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadaş Değiliz | texting (TAMAMLANDI)
General FictionAlperen: Hem senin benimle konuşmak ile alakalı o 'düşünce'lerine ne oldu? Alperen: Gerçekten yazmadığımı görünce sen mi yazmaya karar verdin? Şüheda: Özür dilediğin için bana eskisi kadar kinli olmadığını düşünmüştüm. Alperen: Hemen arkasından da a...