"Şüheda," Tam çıkış kapısına ilerlerken bana seslenen kişi, öğretmenler odasından kafasını çıkaran matematikçimizdi.
"Merhaba hocam." Neyden bahsedeceğini bilmiyormuşum gibi yanına gittim ve güler bir yüzle selam verdim. Beni içeri davet ettiğinde ise öğrenci kalabalığından kurtulmak istediğini anladım.
İçeri de yalnızca dersimize giren ve benimle durmadan eğlenen Fizikçimiz Emre hoca da vardı.
"Yine mi sen?" Beni görünce hafifçe gerilmiş gibi kaşlarını çatmıştı ama gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığı belliydi.
"Dönem sonuna kadar kurtuluşunuz yok benden hocam." Ellerimi kaldırıp 'günah benden gitti' gibi bir ifade ile ona baktım.
"Aman, iyi bir derece yapta çok önemli değil." Emre hoca ona her soru sorduğumda olduğu gibi beni gaza getirmeye çalıştı.
"Anlaşılan seni de beni zorladığı gibi soruları ile zorluyor." Emre hoca kısık bir kahkaha atarken saçlarını karıştırdı.
"Verdiği parayı kuruşu kuruşuna değerlendiriyor diyelim..."
Bir kaç ufak şakanın ardından matematikçimiz Bilal hoca bir anda ciddileşti.
"Biz rehberlikçiniz Hakan ile birlikte güzel bir şey planladık. Bundan sonra her hafta salı ve perşembe günü derslerden sonra ileri zamanların derslerini ufak ufak işlemeye başlayacağız. Ama yalnızca iyi öğrencilerle."
"İyi fikirmiş." Emre hoca ben daha cevap vermeden çenesini sıvazlayarak düşünmeye başlamıştı. Sanki bu fikri satın almak isteyen bir ticaretçi gibiydi.
"Bugün varsa eğer gelemem. Daha önceden planımı yapmıştım. Ama diğer derslere elimden geldiğince katılırım." Başımı eğerek onu onayladım.
"Güzel. Yalnızca on kişilik bir sınıf olacak. Bence kaçırmamalısın." Son tembihlerini yaparak beni geçirmek için kapıyı işaret etti.
"Tamam tamam." Güldüm.
Kapıyı açtığımda ise beni karşılayan şey, elini kapıyı çalmak için havaya kaldırmış Alperen'di. Bir anda yüz yüze gelmemizi beklemiyormuş gibi gözleri hafifçe genişledi, dudakları hafifçe aralandı.
"Ah, Alperen. Sana bahsettiğim soru için gelmiş olmalısın." Bilal hocanın sözlerini Alperen'in elindeki kıvrılmış defter doğruluyordu.
"Evet hocam." İlgisini sonunda benden çekip Bilal hocaya dönmeyi başardı.
Onunla dershanede küçük bir saklambaç oynuyor sayılırdık. Ama ikimizde ebe ve ikimizde saklanan taraftık. Onunla karşı karşıya gelmemek için elimden geleni yapıyor ya sınıfında ders çalışıyor ya da rehberlikçiniz Hakan hocanın odasında takılıyordum.
"Yarın görüşürüz Şüheda'cım." Bilal hocaya sadece başımı eğdim ve oradan uzaklaştım.
Çıkışa yönelip sıcak havanın adeta tenimi yaktığı güneşe çıktığımda bir kaç saniye duraksadım.
Son iki dersimiz hocamız gelmediği için erken bitmiş bizi de serbest bırakmışlardı. Yani şuan çocuklar ile buluşmak için erken bir saatti. Çünkü muhtemelen daha bir saatten çok olduğunu düşündüklerinden fosur fosur uyuyorlardı.
Yine de bulacağımız parka önden gitmekte bence bir sorun yoktu.
Ellerimi kargo pantolonumun ceplerine sokarken beyaz şapkayı kumrala çalan kahve saçlarımın üzerine geçirdim.
Dün gece geç bir saatte yattığım düşünülürse şuan inanılmaz yorgundum. Sabah buluşmayı ertelemeyi bile düşünmüş ama onları özlediğimi fark edince bundan vazgeçmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadaş Değiliz | texting (TAMAMLANDI)
Ficción GeneralAlperen: Hem senin benimle konuşmak ile alakalı o 'düşünce'lerine ne oldu? Alperen: Gerçekten yazmadığımı görünce sen mi yazmaya karar verdin? Şüheda: Özür dilediğin için bana eskisi kadar kinli olmadığını düşünmüştüm. Alperen: Hemen arkasından da a...