Gözlerimi kırpıştırdım. Güneş penceremden içeriye akın ediyordu. Yatağım pencerenin hemen yanında olduğu için bütün güneş ışınları resmen yüzümdeydi.
Annemin meşhur sözü aklıma gelince yüzümü buruşturdum. ' Sabah güneşi sidikliye, akşam güneşi güzele vururmuş.' Söz, her aklıma geldiğinde annemin sesi ve tonlama ve vurgularıyla canlanıyordu zihnimde.
Yatağımda fazla oyalanmadan ayağa kalktım. Banyoya geçmeden önce yatağımı güzelce düzenledim. Yatağımı düzenlemek benim için çok önemliydi. O yatağı ne olursa olsun, sabah kalkar kalkmaz düzenlerdim.
Odam fazla büyük değildi. Annemin odası ile odalarımız yan yanaydı. Kapıdan ilk girildiğinde boylu boyunca bir antre karşılıyordu bizleri. Antrenin sağ tarafında ilk olarak salonumuz bulunuyordu, mutfağımız amerikan tarzda olduğundan salon ile birlikteydi. Sol taraftan ilk oda annemin odasıydı. Onun odasının yanında da benim odam bulunuyordu. Banyo ile lavabo benim odamın tam karşısıydı.
Odadan çıkmadan önce Serçe' nin yanına ilerledim. Serçe, kahverengi tombul, sarı gözlü bir kediydi. Geçen yıl güz mevsiminde, sokağımızın bir direğinin kenarında bulmuştum onu. O zamanlar minicikti tabii ki. Bir yılda hem boyu hemde kilosu bir hayli artmıştı. Birbirimizle çok iyi anlaşıyorduk. Ancak annemden pek haz etmiyordu. Kadıncağız ne zaman sevmeye kalksa bir patiden nasibini alıyordu. Sadece annemden değil benim dışımda hiç bir insandan haz etmiyordu. Sadece küçük çocuklara kendini sevdiriyordu.
Mışıl mışıl uyuyan kediyi uyandırmadan sessiz adımlarla odadan çıktım. Kapıyı da yavaşça kapatarak banyoya ilerledim. Duş almayacaktım. Her gün duş almak bana sağlıklı gelmiyordu. 2 bilemedin 3 güne duşa girerdim. Her gün duş aldığımda saçlarım çabuk yağlanıyor, saçlarım kendi ürettiği yağla haşır neşir olamadığından daha sağlıklıksız görünüyordu.
Aynanın kenarında bulunan fuşya rengi eski kupadan, ahşap diş fırçamı aldım. Dişlerimi fırçalarken de aynı zamanda aynada ki yansımamı inceliyordum. Buklelerim, saten yastık ve çarşaflarla yattığımdan elektiriklenmemişti. Daha dün banyo yaptığım için de saçlarım mis gibi dalin kokuyordu. Bebek şampuanları ile yıkanmayı seviyordum. Kokuları acayip hoşuma gidiyordu.
Dişlerimi fırçalamayı bitirdiğimde hoplayarak banyodan çıktım. Bir yandan kendimce ıslıklarımla bir melodi tutturmuş, mutfağa ilerlerken bir yandan da değişik dans hareketleri yaparak yürüyordum.
Annem, henüz uyanmamıştı. Dükkanın açılmasını da nereden bakılsa rahat bir saat vardı. Bu yüzden anneme güzel bir kahvaltı hazırlamak istiyordum.
Mutfağımızın küçük masasına iki kişilik güzel bir serpme kahvaltı hazırlamıştım. Birde küçük demliğimize güzel bir çay demlemiştim. Zaten çay, kahvaltılarımızın vazgeçilmeziydi.
Uyku mahmuru içeriye giren anneme gülümseyerek baktım. Benim aksime üzerini değiştirmişti. Kıvırcık saçlarını tepeden sıkı bir topuz yapmış, geometrik şekildeki küpelerini takmış üzerine de mor renk dizlerinin aşağısında biten gömlek bir elbise giyinmişti. Yüzünde makyaj yoktu. Annem makyaj yapmaktan hoşlanmazdı, her zaman sadelikten hoşlanırdı. Ben ise her zaman en azından hafif bir makyaj yapardım.
"Kahvaltıyı hazırlandın mı sen?" Ağzımdan onaylar sesler çıkardım. Kendi sandalyesine oturduğunda gülümsedi. "Becerikli kızım benim." Ağzına kızarttığım pişilerden birini attı.Ağzından beğendiğine dair sesler çıkardı ve eliyle on numara işareti yaptı.
Kahvaltımızı bitirdiğimizde annem bulaşıklara yanaşmıştı. Bende odama geçmiş ve hazırlanmaya başlamıştı. Altıma kısa koyu mavi bir şort, üzerime ise sarı renk bir crop giymiştim. Aksesuar olarak sadece küçük bir kolye tercih etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Neyin Nesii??-Ara Verildi
Humor'"Buranın sahibi kim?" Dışarıdan gelen kalın erkek sesi ile kaşlarımı çattım. Hızla önlüğümü çıkartarak mutfaktan çıktığımda. Az önce sipariş götürdüğüm adamın masasından kalkmış, ayakta dikildiğini fark ettim. Etrafta göz gezdirdiğimde mahallelini...