Hesaplaşma Günü

9.1K 407 37
                                    

Sözleşmeyi imzalamamdan sonra, Ulaş ile kafeden ayrılmış ve kepenkleri indirmiştim. Ulaş giderken beni  iburaya yakın bir şubesine davet etmişti. İki gün sonra için sözleşmiştik. Ulaş ile tanışmadan önce de gitmek istediğim bir pastaneydi, bu yüzden çok heyecanlanmış ve sevinmiştim.

Şimdide, eve geçmiş duş aldığım için ıslak olan saçlarımı kurutuyordum. Duş aldıktan sonra üzerime gri renk bedenimi saran bir t- shirt ve altıma da siyah bir şort geçirmiştim. Yaz geceleri oldukça sıcak geçtiği için asla üzerime kalın şeyler giyme gibi gafletlere düşmüyordum. Az sonra Şule teyzelere gidecektik. Kız kıza yaptığımız dedikodulardan yapacak, beraber çekirdek çitleyip, kahkahalar atacaktık. Suat amca, yani Esin' in babası özel güvenlikti. Bu yüzden geceleri Şule teyzelerle hep bir aradaydık. Annem ve Şule teyze' nin dostluğu çok öncelere dayanıyordu. 

Babam hayatta iken de, Suat amca ile babam birbirlerini çok severlerdi. Aile dostlarımızlardı.  Ama annem ve Şule teyzenin nasıl karşılaştığını bilmezdik, sorduğumuzda ise cevap olarak iki adet kıkırdama alırdık. Babam ve Suat amca bile bilmezlerdi onların nasıl tanıştığını. İkisi arasında bir sırdı.

Saçlarımı kurutmam hala bitmemişken annem kapıyı tıklattı. "Gelebilirsin anne," Gülümseyerek içeriye girdiğinde direkt olarak adımları benim yanımı bulmuştu. Annem geldiği için kurutma makinesini kapatmıştım.  Makinenin sesinden hiç bir şey anlaşılmıyordu, çünkü. Annem üzerine beyaz bir t- shirt, altına da siyah renk kapri bir tayt giymişti. Kıvırcık saçlarını düzleştirmiş ve gevşekçe örmüştü.

"Hazır mısın diye bakmaya gelmiştim." Kurutma makinesini işaret ettim. "Kuruttuktan sonra hazırım." Gülümsedi. "Ben kurutayım mı saçlarını?" Gülümesedim ve kafamı aşağı yukarı hızla sallayarak onayladım. Tebessüm ederek kurutma makinasını aldı ve çalıştırdı. Annem özenle saçlarımı kuruturken bende hayranlıkla onu izledim. Çok iyi bir anneye sahiptim. Çok şanslıydım. Ve bu şansım için binlerce kez şükürler olsundu.

Annem,  saçlarımı tamamen kuruttuğunda fön makinasını bir kenara bıraktı. Ve saçlarıma uzunca bir buse kondurarak, kokusunu soludu. "Annem, seni ihmal ediyor muyum ben?" Kaşlarımı çattım. "Hayır anne. Beni neden ihmal edesin." Gülümsedim. "Eşek kadar oldum. Dün ki çocukta değilim ki."

"İhmal etmiyorum yani seni?" Ayağa kalkarak yüzümü yüzüne hizaladım. "Hayır anne etmiyorsun," Buruk bir tebessüm etti. " Nereden çıkardın beni ihmal ettiğini." Sol eliyle sağ yanağımı okşadı. "Bilmem," bir süre bekledi. "Öyle hissettim sadece." Yanağımda ki elini elime aldım. " Öyle hissetme." Sevgiyle baktı yüzüme ve sıkıca bedenime sarıldı. Bir annenin sıcak kollarında olmanın huzuru ile bende ona daha çok sokuldum. "Ama biz yine duygusallaştık. Şule teyze nerede kaldınız diye azarlayacak bizi."

Güldü annem. "Hemde ne azarlama, beyin hücrelerimizin sağ kalacağından pek emin değilim." Kıkırdadım.

Annem ile kol kola girerek dairemizden çıktık. Elimize nolur nolmaz diyerekten iki penye yelek almıştık. Esin' lerin evine az kalmıştı. Gökyüzü lacivert ve turuncu renklerindeydi. Sokak lambaları, dolunay ve yıldızlar ile çok güzel bir ambiyans içerisindeyik.

Esin' lerin iki katlı krem rengi evlerinin kapısına geldiğimizde Esin bizi balkondan görmüş ve kapıyı açmaya gelmişti. Esin' ler ikinci katta oturuyordu. Alt katta ise kiracıları vardı.

"Hoş geldiniz," Esin ilk olarak annemin elini öpmüş sonrada anneme sarılmıştı.  "Buse teyze annem direkt mutfağa geçmeni istedi. Bir şey anlatacakmış sanırım." Anneme yönelttiği bakışlarını çekmiş sonrasında bana sarılmıştı. "Bugün hesaplaşma günüdür." Sonrasında sesini alçatarak, "Benim odama geçelim. Annemlere sonra katılırız?" Birbirimizden ayrıldığımızda onaylamıştım onu. "Tamam geçelim bakalım odana." Annem biz Esin ile konuşurken terliklerini çoktan çıkarmış içeriye girmişti bile.

İlk olarak mutfağa doğru adımladım. Şule teyzeye bir selam vermeden Esin' in odasına gidersem, hem ayıp etmiş olurdum hemde azar işitmekten kaçınamazdım. Mutfağa girdiğimde annelerimizin saniyesinde dedikodu moduna  girmiş, sandalyelerde karşılıklı oturmuş, ayak ayak üstüne atmış dirseklerini bacaklarına dayamış bir şekilde birbirine eğilerek fısıldaştıklarını gördüm. Biz içeriye girdiğimizde hemen susmuşlardı. Şule teyze beni fark ettiğinde ilk elini uzatmış ve öpmemi sağlamıştı. Sonrasında beni kendine çekmiş ve sarılmıştı.

Şule teyze, Esin' e çok benziyordu. Elbette aralarında farklılıklar vardı ancak simaları neredeyse aynıydı. Omuzlarından aşağıya dökülen düz siyah saçları, açık kahverengi gözleri, beyaz bir ten ve Esin' e miras kalan uzun ve gür kirpiklere sahipti. Fit bir vücuda sahipti, boyları ve kiloları annemle aynı sayılırdı. İkisi de ufak tefekti. Ancak Esin ile biz normal boyun bir tık üzerinde boylara sahiptik. Bu da bize babalarımızdan aktarılan bir gendi. Esin' in babası Suat amca boylu poslu bir adamdı. Babamda eskiden en az Suat amca kadar vardı.

"Nerelerdesin sen Kıvırcık?" Sarılmamızdan dolayı ilk olarak cevap verememiştim. Şule teyze boğacak gibi sarılıyordu. Ondan ayrıldığımda cevap verebilmiştim. "Ben buralardayım da Şule teyze," Alınmış gibi yaparak kollarımı birbirine bağladım. "Sen hiç gelmiyorsun  kafeye. Bende kaç gündür düşünüyorum, Şule teyze gelse de ona bir çay ısmarlasam diye." Anneme dönerek göz kırptım. "Ama hiç düşünülmüyoruz kii."

Şule teyze kaşlarını çattı, "Seni lafçı Kıvırcık," Anneme dönerek konuştu. "Senin bu kız çok fena he" Annemde onayladı onu. " Ama çok sevimli bir fena." Esin yapmacıkça öksürdü. "Unutuldun ben galiba." Annem kalktı ve kolunu Esin' in beline sardı. "Böyle bir güzellik nasıl unutulabilir?" Şule teyze de onayladı annemi. "Güzel kızım benim" Dördümüz de kahkaha atmıştık. Sonrasında Esin ve ben mutfaktan sıvışmış onun odasına geçmiştik. İkimizde onun sütlü kahve nevresimlerinin serili olduğu yatağında bağdaş kurmuş oturuyorduk.

"Ee dökül bakalım." Gözlerimi kaçırdım. "Dökülecek bir şey yok ki ortada." Gözlerini kıstı. "Ben gittikten sonra ne yaptınız tek başınıza." Gergince gülümsedim. "Allah aşkına ne yapabiliriz kafede?" Çapkınca sırıttı ve göz kırptı. "Bilemem o kadarını. Anlamam ben o işlerden." Koluna yapıştırdım hafifçe. "Ben çok anlarım ya sanki." Kıkırdadı.

"Tamam,tamam bir şey demiyorum da bu adam niye çalıştı bugün bizimle? İşi gücü yok muymuş?" Kaşlarımı kaldırdım ve başımı iki yana salladım. "Valla yokmuş. Sordum yok mu senin işin dedim." Dikkatle beni dinleyen Esin' e baktım. "Yok dedi. Gerek yok dedim. Tınlamadı adam beni." Esin çenesini dirseğine daydı. " Hatta çıkışta teşekkür ettiğimde, eski günleri yad ettim ben teşekkür ederim gibi şeylerde söyledi."

"Siz bu adamla kafede o olayla tanışmıştınız değil mi?" Başımı salladım. "Aman neyse, tarif konusunu halletiniz mi siz?" Elimle evet işareti yaptım. "Hallettik hallettik." Biraz bekledim ve devam ettim. "Sonra neden son anlarda söylüyorsun diye kızma. İki gün sonra ne işin varsa iptal et." Kaşlarını çattı. "Hayırdır?" 

"Ulaş buraya yakın bir şubesine davet etti beni. Esin' de gelebilir mi? dedim. Tamam dedi. Kısacası geliyorsun yani."  Eliyle geçiştirdi. "Bakarız," Sözünü devam ettirmedim. "Bakarız yok ben tek gidemem ki Esin." Bir kaç saniye baktı bana. "Tamam. Zaten benim izinimde üç gün sonra bitiyor." Yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Gülümsedi bu halime. 


Merhabaa, esneyerek yazdığım bir bölüm oldu. Sıkıldığımdan değilde, akşam bir buçuk gibi yatıp sabah beş buçukta uyanmamdan kaynaklanan bir durum yani. Bunları yazarken bile durduramıyorum esnemelerimi.

Unutmadan nasılsınızz??

Neyse iki üç bölüm sonra pastane bölümü gelecek. Bu bölüm nasıldı?

Neyse kısa keseyim.  Kendinizi iyi bakın. Diğer bölümde görüşmek üzere hoşça kalınn.

Neyin Nesii??-Ara VerildiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin