Uykunun kollarından ayrıldığımda, nihayet uyanabilmiştim. Yatağıma göz attığımda yüzümü ekşittim. Gece salya sümük ağlamıştım. Makyajımı çıkartmamış, elbisemi bile değiştirmemiştim. Makyajımı silmediğimden ve durmaksızın ağladığımdan dolayı, yastık kılıfım berbat haldeydi. Odanın her köşesinde peçete vardı. Dün, Savaş'ın anlattıklarından çok fazla etkilenmiştim. İster istemez kendimi Ulaş'ın yerine koymuştum ve bu berbattı. Babamı kaybettiğimden onu az çok anlayabiliyordum, ancak o yaşta bir anneyi kaybetmek çok çok ağırdı.
Etrafa son bir bakış atarak, yatağımdan kalktım. Yerde yayılan Serçe ile göz göze geldiğimizde bana arkasını çevirdi ve benden uzaklaştı. O bile böyle bir tepki verdiyse şuan ki halimi tahmin bile edemiyordum. Aynada kendime bakmaktan korkmaya başlamıştım. Kapının yanına geldiğimde derin bir nefes aldım ve kapı kolununu indirdim. Kafamı uzatarak etrafı inceledim. Annem etrafta görünmüyordu. Ses çıkarmamaya özen göstererek banyoya geçtim. Birde bu haldeyken annem ile karşılaşmak istemiyordum. Bu halimi görürse, endişelenir ve ona her şeyi anlatana kadar içi rahat etmezdi. Ve ben bunu kimseye anlatamazdım.
Banyonun kapısını kilitledim. Aynanın karşısına geçtim ve gözlerimi aynadaki yansımamda gezdirdim. Yüzümü buruşturdum. Maskaram akmış beni resmen öcüye çevirmişti. Rujum dağılmış, daha dün düzleştirdiğim saçlarım birbirine girmişti. Daha fazla bu halime bakmak istemediğimden, kozmetik ürünlerimin arasından makyaj temizleme suyunu çıkardım. Yansımama baka baka, pamuğa damlattığım temizleme suyu ile yüzümdeki makyajı sildim. Aynadan tekrardan kendime baktığımda az çok insana benzemeye başladığımı görmüştüm. Ancak duş almalıydım.
Soğuk bir duşun ardından kendime geldiğimi hissedebiliyordum. Bornozumu üzerime geçirerek banyodan çıktım. Adımlarım direkt olarak odamı bulmuştu. Evde sadece annem ve ben yaşasamda evde bornozla dolaşmaktan nefret ederdim. Annem bu konuda biraz daha rahattı. Bazen sabah kalkar kalkmaz ayıltıcı bir duş alır, bornozuna sarılır ve kahvesini yaparak kendisini şımartırdı.
Odama geçtiğimde dolabımdan giyinmek için bir kaç kıyafet çıkarmıştım. Bornozumun ipini çözeceğim sırada Serçe ile göz göze geldim. Ona ayıplarcasına baktım. "Serçe birde senin sapıklığınla uğraşamam bak!" Kendisini savunmak istercesine mırladı. Kaşlarımı çattım. "Hiç homurdanma dışarı çıkıyorsun, Serçe." Kucağıma aldım ve onu odanın dışarısına koydum. Kapıyı kapatırken yüzüme bile bakmamış kıvırta kıvırta mutfağa ilerlemişti. Bu kedide kafayı yemişti.
Üzerime giymek için, haki yeşili bir şort etek ve beyaz basic tarz bir t- shirt seçmiştim. Bugün için hiç bir planım yoktu. Sadece arabamı tamirden alacak, kafe ile ilgilenecektim. Esin, ise işe başlıyordu.
Esin'in çalıştığı büro ile aralarında bir takım anlaşmazlıklar oluşmuştu. Esin'de bundan dolayı bir hafta kadardır izinini kullanmıştı. Geçen günlerde çalıştığı yere istifasını vermiş ve orası ile olan bütün iletişimini kesmişti. Bildiğim kadarı ile yeni bir büro ile iş antlaşması yapmıştı. Bugünde onun ilk günüydü. Akşam için ona bir tebrik yemeği hazırlamayı düşünüyordum.
Kıyafetlerimi üzerime geçirerek makyaj aynamın yanına yanaştım. Saçlarımı kurutmam lazımdı. Saçlarımı kurutmam bittiğinde elim buklelerime gitti. Gözlerim düzleştiriciyi buldu. Gözlerimi sıkı sıkı yumdum. Bu fikiri aklımdan kovmak istercesine hızla tabureden kalktım. Yoksa ellerim düzleştiriciye gidecekti. Odadan çıktım ve mutfağa göz attım. Annem, mutfakta değildi. Çoktan kafeye inmişti.
Canım pek bir şey istemediği için mutfağa girme gereksinimi duymadım. Ayakabalıktan, ayakkabılarımı alacağım sırada telefonuma bir bildirim sesi geldi. Merak ile ekrana baktım. Ulaş'tandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Neyin Nesii??-Ara Verildi
Humor'"Buranın sahibi kim?" Dışarıdan gelen kalın erkek sesi ile kaşlarımı çattım. Hızla önlüğümü çıkartarak mutfaktan çıktığımda. Az önce sipariş götürdüğüm adamın masasından kalkmış, ayakta dikildiğini fark ettim. Etrafta göz gezdirdiğimde mahallelini...