Yaralı Çocuk

2.4K 201 20
                                    

Bir oyun havası çalmaya başladığında, annem ve Şule teyze ayaklandı. Masada tekrardan dört kişi kalmıştık. Savaş direkt Esin'e döndü. Alayla gülümsedi. "Taliplerinde mi var avukat?" Esin'de onun gibi alayla gülümsedi. "Evet, savcı bu seni neden ilgilendirir?" Savaş sırıtmayı kesti. "Hiç, merak ettim." Ulaş'ın bakışlarını üzerimde hissettiğimde ona döndüm. Ona dönmem ile konuştu. "Koca bulmaz değil mi?"

Bu soruyu öyle bir tonda sormuştu ki şaşkınlıkla ona bakakalmıştım. Bakışları ve sesi sertti, tamda ilk gün ki gibi. "Sadece bizimle takılıyor, yoksa ne annem ne de Şule teyze öyle insanlar değillerdir." Başı ile onayladı. "Anladım." Savaş'ın az önce kestiği sırıtma yeniden dudaklarında yer göstermişti. Bu adam ne kadar seviyordu sırıtmayı. Bir kaç saniye Ulaş'a baktı ardından bana döndü. "Bade." Kaşlarımı kaldırdım. "Savaş?" 

Gülümsedi. "Siz şuan sevgili gibi bir şeysiniz öyle değil mi?" Konu Ulaş'ın da dikkatini çekmiş gibi görünüyordu. Yerinde dikleşmiş, bakışlarını Savaş'a kilitlemişti. "Şuan birbirimizi tanıma aşamasındayız. Ne sevgiliyiz ne de arkadaşız." Savaş, başını anladığını belirtircesine aşağı yukarı salladı. "Senin ile biraz yalnız konuşabilir miyiz? Yani senin açından bir sıkıntı yoksa?" Bakışlarım Ulaş'a döndü. Merak ile ikimize bakıyordu. "Tabii, konuşabiliriz." 

Savaş, ayaklandığında bende ona uymuştum. Esin ve Ulaş ne olduğunu anlamak istercesine bize bakıyordu. Açıkçası bende ne olduğunu bilmiyordum. Ancak bunun Ulaş ve benim ile alakalı olduğunu sezebiliyordum.

Masadan oldukça uzaklaşmış, çok fazla ses olmayan bir yere gelmiştik. İlk söze Savaş, başladı. "Bade açıkçası lafı ne dolandırmak ne de uzatmak istiyorum. Bu yüzden sana karşı oldukça açık olacağım." Kaşlarımı çattım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. "Seni dinliyorum, Savaş." Boğazını temizlemek istercesine öksürdü ve omuzlarını dikleştirdi.

"Şuan sevgili değilsiniz. İlişkiniz çok taze. Belki şuanda ne demek istediğimi pek anlayamayacaksın, ancak." Bir süre bakışlarını gözlerimden kaçırdı. "Ulaş'ın hayatına uzun zamandan sonra girmiş ilk kadınsın. Ulaş, yaralı bir adam." Kaşlarımı olabildiğince çattım. "Yaralı bir adam mı? Neden yaralı?" Bu sefer bakışlarımı kaçıran bendim. "Eski sevgili mevzuları ise," Sözümü hızla kesti. "Hayır, hayır. Öyle bir şey değil. Açıkçası bu konuyu Ulaş'ın sana anlatmasını çok isterdim, ancak ne zaman bunu anlatmaya kendisini hazır hisseder kestiremediğim için ben anlatmayı seçtim." Derin bir nefes aldı. "Benim teyzem, yani Ulaş'ın annesi seneler önce vefat etti. Ulaş ve ben o aralar yaklaşık yedi, sekiz civarı yaşlardaydık. Ulaş, uzun bir süre düzelemedi. Karşısına her çıkan kadından kaçıyordu. Annem ile yıllarca görüşemedi. Annem ve teyzem birbirine çok benzer. Ve bu durum Ulaş'a çok ağır geliyordu. Evde tek bir tane bile kadın görevli kalmamıştı. Ortaokulu evden okudu. Liseye geçtiğinde, uzun süredir psikolojik destek aldığından okula gitmeyi seçmişti. Onun ile beraber okuduk. Teyzemin çok güzel kıvırcık saçları vardı. Ulaş, lisede ne zaman kıvırcık şaçlı bir öğrenci veya öğretmen görsün kendinden geçer bir kaç dakika kendine gelemezdi. Üniversiteyi, yurtdışında okumayı seçmişti. Eh, bizde bu kararına saygı duymuştuk. Bildiğin üzere Ulaş, zincir bir pastanenin yöneticisi. Buraya gelmesinin nedeni birazda bu pastane ve teyzem ile alakalıydı. Teyzem çok iyi bir pastacıydı. Ve şuan Ulaş'ın olduğu konum onun en büyük hayaliydi. En çokta İstanbul'u severdi, teyzem.  Anlattığı kadarı ile seninle senin kafende tanışmış, o gün kafeden ayrıldıktan sonra Ulaş ile hep beraberdik ve Ulaş çok farklıydı.  Heyecanlı, sevinçli ancak korkmuş. Gözü o gün sürekli olarak daldı. Aranızda ne yaşandı neler oldu hiç bir fikrim yok."

Öksürdü ve devam etti. "Ancak seni ilk gördüğüm an o kadar şaşırmıştım ki. Ulaş, daha önce hiç bir kıvırcık saçlı kadın ile muhattap dahil olamamıştı. Ve sana karşı biraz farklıydı. Ulaş, duygularını pek göstermeyi seven bir insan değildir. Sadece gerçekten uzun zaman geçirdiği ve sevdiği insanlara kendini açabilir. Onu ne yalan söyleyeyim uzun zamandır bu kadar sakin, neşeli görmemiştim. Ve sana karşı çok kibar. Evet, normalde de kibar bir insandır ancak sana karşı duygular beslediği çok açık. Yani lafımı toparlayayım."

"Lütfen, eğer ilişkiniz yürümeyecekse, boş verin. Kaldıramaz bunu. Ayrılın demiyorum, ama gerçekçi olun diyorum. Bade, sen onu her hali ile sevebilecek misin? O küçük yaralı çocuğa kanat gerebilecek misin?" Gözlerim dolu doluydu. Ne diyeceğimi, nasıl bir cevap vereceğimi bilmiyordum. Başımı aşağı yukarı salladım. "Elimden geleni yapacağım."

Gülümsedi. Cebinden bir peçete çıkardı ve bana uzattı. Gülümseyerek elinden peçeteyi aldım. "Teşekkür ederim, Savaş." Göz yaşlarımı sildim. "Bunları bana anlattığın içinde peçete içinde çok teşekkür ederim." Eli ile referans yaptı. "Rica ederim," Gülümsedim. 

Savaş'a önden gitmesini benim arkadan geleceğimi söylemiştim. Duyduklarım ağır şeylerdi ve ben bunları sindirmeden Ulaş'ın gözlerine bakabileceğimi düşünmüyordum. Esin'e eve geçeceğime dair bir mesaj atmıştım. Mesajı attıktan sonra evin yolunda adımlamaya başlamıştım. Çok geçmeden Ulaş'tan bir çağrı aldım. 

Bir kaç saniye isime baktım. Sonrasında kendimi toparlayarak telefonu açtım. "Alo, Bade? Ne oldu bir sıkıntın mı var? Neden, bir şey demeden ayrıldın?" Gözlerimi yumdum. Sesi içimi titretmeye yetmişti. Normal olduğunu düşündüğüm bir ses tonu ile konuştum. "Biraz karnım ağrıyordu. Bu yüzden tekrardan düğüne dönmek istemedim." Bir kaç hışırtı kulağıma geldi. "Neden karnın ağrıyordu ki? Yediğin bir şey mi yaramadı?" 

"Yok, hayır. Kadınsal bir şey." Anladığını belirtircesine mırıldandı. "Peki eve o halde gidebilecek misin? Yanına gelip yardım edeyim?" Ağzımdan olumsuz bir ses çıkardım. "Eve geldim sayılır, birkaç adımım kaldı. Sen benim için endişelenme. Şimdi kapatıyorum, sonra konuşuruz olur mu?" Onaylayan bir kaç ses çıkardı. "Tamam, eve gidince bana mesaj at olur mu? Aklım sende kalmasın." Gülümsedim. "Tamam, mesaj atacağım. İyi geceler." 

"İyi geceler, Kıvırcık." Çağrıyı sonlandırdım ve uzunca bir süre boş boş telefona baktım. Aklım çok doluydu. Bazı parçalar kafamda yerine oturuyordu. O gün ki, pastayı yedikten sonraki tepkisi. Anneme sarılmamı istemesi. Anneme karşı buruk buruk bakması. Gözlerimi yumdum. Ve başımı iki yana salladım. Ulaş, yaralı bir çocuktu. Ve büyüyememişti. Ben babamı yirmili yaşlarımda kaybettiğim halde kendimi toparlayamamışken, onun çocukluğunda bu duyguyu yaşaması, çok çok ağırdı.

Gözümden düşen yaşı kolumun tersi ile sildim. Adımlarımı hızlandırdım. Bir an önce eve varmak istiyordum.


Merhaba, bugün ki ikinci karşılaşmamız. Biliyorum, benimde böyle bir planım yoktu. Ancak, teyzemde artık okurum olduğundan beni çok iyi manipüle edebiliyor. Neyse, bu bölüm diğeri kadar komik veya eğlenceli değildi. Ancak bazı şeylerin net olarak açıklandığı bölümdü. Zaten tahminleriniz vardı, bunu yorumlarınızdan anlayabiliyordum. 

Bölümü nasıl buldunuz? Düşünceleriniz neler?

Hepiniz kendinize çok dikkat edin. Yeni bölümde görüşmek üzere, hoşça kalın. :)

Neyin Nesii??-Ara VerildiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin