Yine Mi?

6.5K 57 15
                                    

Lüks bir barın pek de uğrak olmayan erkek tuvaletlerinden birinde; yaklaşık on beş dakika önce tanıştığım adamın dudaklarından kapının tıktıklanmasıyla ayrıldım.

Birkaç saniye bekledim ve ses gelmeyince omuz silkip karşımdaki yakışıklı adamın alt dudağını dudaklarımın arasına aldım. Emmeye başlayacağım sırada Derya'nın sesiyle gözlerimi devirdim.
"Efsun!! Esfun sen misin? Seni buraya girerken gördüklerini söylediler."

Boğazımı temizledim ve sıkıntıyla cevap verdim:
"Deryacım meşgulüm sonra gelsen?"

Derya kapıyı zorlamaya başlamıştı bile.
"Ya dışarıya gelmen lazım, çok korkunç şeyler oluyor. Çık lütfen."
Dediğinde kapının kilidini açıp dışarıya çıktım.
Gerçekten de Derya'nın yüzünde endişeli bir ifade vardı.

Pek de umursamamıştım çünkü Derya bildiğiniz iyi aile kızıydı. Hassas kalpli ve nazik birisiydi üstelik bu tarz ortamlara da -benle vakit geçirmek için olmadığı sürece- gelmediği için alışkın değildi.
Kısacası en ufak şeye telaşlanıp yanımda bitmiş olması muhtemeldi.

Derya, benim ardımdan tuvalet kabininden çıkan genç adama bakakalırken ben de onun yanından geçip aynanın karşısına doğru adımladım.

Ah! Tam da tahmin ettiğim gibi, morun en koyu tonlarındaki rujum ağzımın her tarafına yayılmıştı.
Çantamdan çıkardığım bir peçeteyle etraftaki rujları sildim ve rujumu tazeledim.

Derya kolumu çekiştirmeye başladığında kolumu ondan kurtardım.
Zaten oldukça kısa olan ve öpüşürken yaptığım manevralar sebebiyle iyice yukarı çıkıp kalçamı açıkta bırakan kalem eteğimi çekiştirerek eski boyutuna getirdim, bluzumun yakasını düzelttim ve nihayet Derya'ya döndüm.
"Sorun ne tatlım, neye telaş yaptın?"

Derya sormamı bekliyormuş gibi hızlıca anlatmaya başladı.
"Barda kavga çıktı, Ege burada. Bir adamla kavga ediyorlar. Ayırmamız lazım.. Çok kötüydüler... Koş"
O soluksuz kalarak konuşurken dudağımın kenarı kıvrıldı. Eğlenceli olabilir gibi duruyordu..

Yönümü arkamızda bıraktığımız adama çevirdim.
"Ah, bayım ismin neydi?"
Öpüşmeyi yarıda sonlandırdığım için memnuniyetsiz olan adam bana doğru iki adım attı.
"İsmim Doğukan güzelim."
Elimi ona doğru uzattım.
"Telefonunu verir misin?"

İkiletmeden arka cebinden telefonunu çıkardı, elime koydu.
Hızlıca numaramı kaydettim, yaklaşıp dudağına son bir öpücük bırakıp geri çekildim..
"Sonra görüşürüz Doğukan."
Adam yaramaz bir şekilde gülümsediğinde sonunda Derya'ya döndüm.
Gözlerinden bana ateş saçıyordu..
Ne yani? Ege için arkamdaki yakışıklıyı tekrar bulamamak üzere kaybetme riskini almamı mı beklemişti?
İşimi hallettiğime göre artık gidebilirdik. Önemli olan da buydu.

Derya'nın peşinden tuvaletten çıktım ve kalabalığa doğru ilerledim. İnsanları itekleyerek kendime yol açtıktan sonra Ege'nin adamın birini art arda yumrukladığı sahneye tanık oldum..
Tam tersi bir durum olsa daha eğlenceli bulacak olsam da bu görüntüyü izlerken de gülümsememe yetecek kadar eğlenmiştim.

Hemen yanımda heyecanla olanları izleyen kadına yanaştım.
"Niye kavga ediyorlar?"
Kadın bakışlarını kavgadan ayırmadan cevap verdi.
"Şu yerde yatan adam kızın biri için 'off hatuna bak be! erik gibi hatun!' demiş herhalde bir de fotoğrafını mı ne çekmiş."
Kadının canlandırma yapması komiğime gitmişti, hafifçe kıkırdadım.
"Telefonu nerde?"
Eliyle sağ taraftaki kızları göstererek konuştu:
"Fotoğrafları siliyorlar şurada."
Yapmayı düşündüğüm şeyi başkalarının yapması beni hoşnut etti ve belki çöp kutusundan silmeyi unuturlar diye yanlarına gittim..

Telefona baktığımda kaşlarım havalandı.
Ups, bu benim..

Ah! Al işte eğlencem çöp oldu. Şimdi eğlence yerine sinir hissediyorum.
Hızla kavgaya doğru ilerledim. Ege hala adamın üstünden kalkmamıştı ve yumruklamaya devam ediyordu.

Bir yumruk da ben Ege'ye atacağım şimdi.

Ege'nin omzuna elimi koymamla öfkeli bakışları bana döndü. Beni gördüğünde bakışları yumuşamış ve yumrukları durmuştu.
Yüzüne dahi bakmadan "Beni takip et." diyip hızla çıkışa adımladım. Peşimden geleceğini biliyordum.

Aslında kızılacak bir şey yoktu. Ben olsam benim de olay çıkaracağım bir şey için olay çıkarmış ve aklınca bana iyilik yapmıştı.
Fakat onun bana iyilik yapmasını istemiyordum, onunla muhatap olmak, yüzünü görmek istemiyordum.

İkimiz de dışarıya ulaştığımızda ona dönüp soğuk bir sesle konuştum.
" Ege napıyorsun sen, neden buradasın? Yine takip mi ettin beni.? Biz ayrıldık farkında mısın?"
Ağzındaki kanı yere tükürdü.
"Efsun beni bi dinle konuşal-.."
Onu dinlemeye tahammülüm yoktu.
" Kaç kere söylemeliyim anlaman için, biz ay-rıl-dık. Hatta sen benden ayrıldın. Yıllar önce oldu bitti, konuşacak bir şey yok. Sapık gibi etrafımda dolaşma."

Kaşları çatıldı, arkamı dönüp bir adım atmıştım ki kolumu kavrayan eli beni durdurdu.
"Biliyorum benim suçum, çok pişmanım." duymaktan usandığım kelimeleri tekrardan duyarken gözlerimi devirdim.

Ege ile üniversite ikinci sınıfta tanışmış üçüncü sınıfta sevgili olmuş ve iki yıl sevgili kalmıştık. Onu sevdim. Evet, şaşırmayın. Gerçekten sevmiştim.
Her şey yolunda giderken açıklama yapmadan ayrıldı benden. Üstünden de bir yıl geçti ve ben onu atlattım.

Ona kızgın olmamın sebebi ne benden ayrılması ne de açıklama yapmamasıydı, elbette benimle sevgili kalmak ya da bir açıklama yapmak zorunda değildi fakat bir yıl sonra ortaya çıkıp peşimi bırakmaması fazlaca rahatsız ediciydi.

"Kolumu bırak."
Sakinliğimi koruyarak dile getirdiğim cümle ile kolumdaki eli biraz gevşedi.
Kolumu ters yöne çevirerek ondan kurtardım.
Arkama bakmadan arabama doğru yürürken telefonum çaldı.
Arayan Mert'ti -yani babamın en kıdemli adamlarından biri-
Oflayarak telefonu açtım.
"Efendim?"
"Efsuncum napıyorsun görüşmeyeli. Özledim seni."

Mert görebileceğiniz en yavşak insandır.
Bana yavşamaktan da hiç vazgeçmedi.
Bu yüzden yine öyle anlardan birinde olduğumuzu anlamam da uzun sürmemişti.

Yakışıklı bir adam olmasının yanında benim standartlarıma göre bile fazla yavşak olduğu için Mert'in yoğun ısrarlarına rağmen elbette onunla hiç yatmadım.

"Bunun için mi aradın?"
" Hayır, baban seni yanına çağırıyor onun için aradım. Bir dahakine özlediğimde ararım olur mu?" dediğinde ikimiz de kıkırdadık.
Sınırını koruyabilirsen -ki bu oldukça zor- bu çocukla arkadaş olmak zevkli aslında çünkü baya kafa birisi.

"Olmaz. Ne zaman gidecekmişim babam hazretlerine?."

Anlaşılacağı üzere babam mafyadan bozma bir iş adamı ve yine anlaşılacağı üzere ona saygı veya sevgi gibi duygular beslemekten çok uzağım.

"Yarın sabah." dediğinde telefonu kapattım.

Babam beni yanına çağırdığına göre önemli bir şey için olmalıydı. Çünkü genelde kendisi yanıma gelirdi.

Yine beni yurtdışına gönderme gibi planlarının olmamasını umarak arabaya bindiğimde gelmesi için Derya'yı aradım..

Derya, Ege ile benim üniversiteden ortak arkadaşımız olmasına rağmen Ege beni terk ettikten sonra direkt benim tarafımda olmuştu. Ege'nin iki üç aydır beni rahatsız edici boyutta darlamasının üzerine; bunu yapmasına gerek olmadığını söylemenin üzerine bile Ege ile arasına mesafe koydu.
"Senin için değil kendim için yapıyorum. Onunla arkadaş olmak istemiyorum artık." demişti.

Derya'nın yan koltuğa geçmesiyle eve doğru sürmeye başladım..

Patron Kraliçe +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin