Öfke ve Acı

1K 22 7
                                    

İşte yine geldim,, buradayım. Kürkçü dükkamının önünde olacakları bekliyorum.
Birazdan olacaklar her zamanki gibi beni yakacak.
Hep beni yaktı..

18 yaşımda terk ettiğim eve baktım.
Hiç değişmiyordu. O günden bu güne bu ev hala korkutucu duruyor.

Babamın beni çağırtması üzerine buraya geldim.
Öfkeli olduğunu tahmin etmek ise hiç zor değildi.
Benim, onun yerine bir başkasını tercih etme ihtimalim bile onu çıldırtmış olmalıydı.

İçeriye doğru adımlarken korku ya da endişe hissetmiyordum.
Şu an hiçbir şey hissetmiyordum.
Belki de birazdan olacakları yeterince hissedebilmem içindi şimdiki hissizliğim.

Evin içerisinde adımımı attığımda eski anılarım içime doldu.
Onları teker teker duyumsadım ancak yine hissetmedim.
Hissedersem ilerleyemezdim.

Hissetmedim, ilerledim, babamın odasının önüne ulaştım.
Girmek istemiyorum.
Ayaklarım sanki beni dinlemiyor, geri geri gitmek istiyorum.

Kapının kolunu kavradım.
Oğuz'un arkamdan gelen sesiyle durdum.
"Efsun!"
Sesi mutlu geliyordu.
Elbette öyle olacaktı, çünkü bilmiyor..
Hissiz bakışlarımı onun gözlerine çıkardım.
"Selam."
Lanet olsun, duygularımı dışarıya vurmayı sevmezdim ama şimdi sesim neden bu kadar durgun çıkıyordu.
Bakışları değişti.
"İyi misin? Neden geldin?"

Onu bu işe sokmaya gerek yoktu. Oğuz bana yardım etmezdi.
Ondan bunu beklemem aptallık olurdu.
Daha önce bekledim.
Çocukken onu bekledim, onun yardımını bekledim..
Oğuz'un babama saygısı bana sevgisini daima yendi.
Yine yenerdi..
Sesimin titrememesine özen gösterdim.
"İyiyim, sorun yok. Sonra görüşürüz." diyerek kapıyı açtım Oğuz'u arkamda bıraktım.

Konunun üstüne gitmedi, hiç gitmezdi.
Çünkü bilmemek mutluluktu.

Mert aynı benim gibi babamın tüm pisliklerini bilirdi, yine benim gibi çıkarları doğrultusunda babamın yanında yer alırdı.
Fakat Oğuz bilmiyordu. Belki bilmek istemiyordu..
Gözlerini kapatıyordu ve beni görmüyordu..

Babam beni her yıktığında Mert yanımdaydı. Çünkü Oğuz bilmezdi.
Babam Mert'i her yıktığında ben yanındaydım. Çünkü Oğuz bilmezdi.

İçeriye girdim.
Bakışlarımı yerden kaldırdığımda babamla göz göze geldim.
"Gel, kızım. "
Dediğini yaparak yanına yaklaştım.
Hiçbir şey yokmuş gibi davranamazdım.
Bu onu daha çok öfkelendirirdi.

"Baba, özür dilerim."
Tek kaşı havaya kalkarken beni süzüyordu.
"Ne için özür diliyorsun?"
Yaptığım şeyi ağzımdan duymak istiyordu, bu şekilde öfkesini pekiştirecekti.
Fakat dediğini yapmaktan başka şansım da yoktu.

"İhaleyi kaybettiğim için.."
Ayağa kalkarak yanıma geldi.
Parmakları yanağıma değdiğinde irkildim.
"Kaybettiğin için mi, kazanmak istemediğin için mi?"
Vereceğim cevabı beklemeden bana attığı tokatla geriye doğru savruldum.
Ağzımın içi kan tadıyla dolarken  hissizliğim yerini acıya bırakmaya başladı.

"Baba, gerçekten kazanmaya çalıştım!"
Beni yakamdan tutarak ayağa kaldırdı.
"Babana yalan söylüyorsun.."
boğazımı sıktığı için nefes almak zorlamıştı. Dişlerinin arasından konuşmaya devam etti.
"Odana gidelim mi kızım? Belli ki özlemişsin."
Hayır, hayır.. Oraya gitmek istemiyorum.
Hayır...
"Baba.. lütfen."
Konuşmama fırsat vermeden sertçe kolumu kavradı ve beni peşinden sürüklemeye başladı.
Odadan çıktık fakat arka kapıdan, kimsenin kullanmadığı arka kapıdan kimsenin bilmediği o odaya geldik.
Benim odama,, benim ceza odama..

Beni yere fırlattığında geriye doğru savrularak düştüm.
Üstüme gelmeye devam etti.
Çocukluk anılarım zihnimin içine hükmettiğinde gözyaşlarım bana karşı gelerek bir bir akmaya başladı.
Bu odanın havasızlığı, bu odanın karanlığı, bu odanın kokusu..
Beni mahvediyor, sanki derinden kalbimi çürütüyordu.

Patron Kraliçe +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin