İşin İlk Günü

1K 30 6
                                    

Çalan alarmın sesiyle gözlerimi açtım.
Saat sabahın altısıydı.

Ah! Bu saatte uyanmak gerçekten bana göre değil.
Yataktan kalktım ve aşağı kata indim.
Mutfağa girdiğimde hazırlanmış kahvaltı masası ve masanın karşısında Açelya'yı görünce gülümsedim.
"Günaydıın Efsuncum, nasıl hissediyorsun?"

Sandalye çekip masaya oturdum.
"Günaydın, Derya nerede?"
O da masaya oturunca kahvaltıya başladık.
"İşe gitti. Ben de birazdan çıkarım."
Ne? Hangi manyak saat altı bile olmadan eden çıkardı.
Derya'nın patronu her ne kadar ateşli olsa da Derya'yı bu kadar çalıştırması fazlaydı.

Kahvaltıyı bitirdiğimizde Açelya da çıktı.
Ben de hazırlanmak için odama yöneldiğim sırada kapı çalındı, Açelya bir şey unuttu herhalde diye düşünerek açtığım kapının ardında Ege'yi görmek göz devirmeme neden olmuştu.

"Ne işin var senin burada?"
Cevabı dinleyesim gelmediği için beklemeden kapıyı kapatmak için ittirdim fakat eliyle kapıyı tutarak kapanmasına engel oldu.

İri yapılı bir adamdı, o yüzden onunla kapı kapatma savaşına girmekten vazgeçtim.
İç çektim.
"Çekil."

Gözleri üzerimdeki  neredeyse şeffaf  geceliğimin içindeki iç çamaşırlarımda gezindi, Sonra hızla bakışlarını yüzüme çıkardı, yanakları kızarmıştı.
Ne var, herkes gece çamaşırla uyumuyor muydu?

Kapıyı açtı ancak içeri girmedi, dışarıdan konuşuyordu.
"Efsun.. Sensiz yapamıyorum, gerçekten..
Beni affetmen için herşeyi yaparım."

Bu adamdan bıkmıştım, ona kızmam için sebebim yoktu ki!

Yaşadığımız güzel anlar hatrına ona tahammül ediyordum. Ancak beni böyle darlamaya devam ederse ona zarar verirdim. Bunu ikimiz de biliyorduk..

"Bak Ege, sana kızgın veya kırgın değilim.
Sadece artık seni sevmiyorum, bunu anla  ve benden uzak dur. Biliyorsun, bana rahatsızlık veren insanlardan kurtulurum ve sen bana rahatsızlık veriyorsun. Sana zarar vermek istemiyorum ama zorlarsan veririm bunu da biliyorsun. Kısacası defol git."

Konuşmam bittiğinde ağlamaklı görünen suratına kapıyı çarptım.
Odama çıktım ve aynaya baktım.
Hayranlıkla birkaç dakika kendimi seyrettim.
Seksi bir bedene ve güzel bir yüze sahibim.
Hayatta sahip olmadığım hiçbir şey yok.
Hangi erkeği istersem ona sahibim.
İstemeyeceğim kadar paraya sahibim.
Beni çok seven bir babaya sahibim -aman ne güzel (!)-

Öyleyse mutluluğa neden sahip değilim?
Gurursuz bir yaşam sürdüğüm için mi?

Aynadan bakışlarımı ayırdım. Dolgun ve mükemmel kalçalarıma birkaç santim daha kısa olsa onları açıkta bırakacak bir kalem etek geçirdim.
Üzerine de beyaz bir gömlek giydim.
Tabi, gömleği oldukça dar seçmiştim.
Öyle ki, büyük göğüslerim gömleği patlatacak gibi görünüyordu.
Üstten iki düğmeyi de açık bırakarak dekolte verdim.

İşte şimdi kombinim tamamlanmıştı. İstediğim gibi mükemmel seksilikte oldum, işe gitmeye kesinlikle uygunum.
Koyu kırmızı ruju eksik etmediğim makyajımı da tamamlayıp evden çıktım.

Saatime baktım, yedi buçuk olmuştu.
Yarım saatte şirkete vardım.
Karşımda yükselen şirkete baktım, bu şirketi önce adımla inletip sonra ise yıkacaktım.
İçeriye doğru adımladım.

Kapıda - beni beklediğine kanaat getirdiğim -  konuşmasına fırsat vermeden kendimi tanıttım.

"Ben Efsun Demirbilek, şirketin yeni ortağıyım. Sanırım beni bekliyorsunuz?"

Kız başıyla beni onaylayıp gülümsedi.
"Merhaba Efsun Hanım, toplantı salonunda sizi bekliyorlar. Buyrun  geçelim isterseniz.

Ona yol göstermesini işaret ettim ve önümde yürümeye başladı.
Sakin adımlarla onu takip ettim.
İçeriye girdiğim andan itibaren tüm gözler üzerimdeydi ve bu beni ancak memnun edebilmişti.

Erkeklerin bakışlarından ne düşündüklerini anlayabiliyordum.
Sanırım zihin okuma yeteneği kazanmıştım.
Hepsinin ne kadar seksi olduğumu düşündüğüne şüphe yoktu.
Ben de onlara bir göz gezdirdim.
Pek ilgimi çeken olmadı ancak birkaç tanesini gözüme kestirdim.

Kadınların ise tavırları karmaşıktı. Bazıları ilgiyle beni izliyor hatta hayranlığa varan davranışlar sergiliyorlardı.
Bazılarının kıskançlıkları gözlerinden okunuyordu.
Sonuçta üç yakışıklı patronun yanına benim gibi mükemmel bir kadın gelmişti.
Bu kıskançlıktan daha doğal bir şey yoktu.

Bu görev düşündüğümden daha eğlenceli olabilirdi..

Dikkatimi çeken bir şey vardı.
Kadınlar, hayal ettiğim gibi değildi.
Benim gibi, yani en azından bana benzeyen. O da olmazsa bu tarz olmaya çalışan kadınlar görmeyi beklerken kot tişört takılan, salaş kadınlar görmek beni şaşırtmıştı.
Maksimum bluz görüyordum!
Ekstra uzun topuklular, abartı makyajlar, kısa etekler nerede??

İş hayatı hayalimdekinden biraz farklı çıksa da bozuntuya vermedim.
Sorun yok! Bu şirketin seksilik oranını yükseltme görevi de bana düştü anlaşılan..

Asansöre bindiğimizde görevli kıza döndüm.
"İsmin ne?"
Henüz söylememesi bir hataydı, bu yüzden panikledi.
"İsmim Arzu Efsun Hanım, Tekin Bey'in kişisel asistanıyım. Sizi karşılayıp toplantı salonuna götürmem için beni bizzat  görevlendirdi."

Hmm, Tekin beni hatırlıyor olmalıydı.
Hedeflerimden birini çoktan fethetmem beni gülümsetirken Arzu'yu süzdüm.
Kısa boylu, tombiş, tatlı bir kızdı.
Bu kızı yakınımda tutup kullanabilirdim, kolay hedefti.
"Teşekkür ederim Arzucum. Bana kısaca şirketten bahseder misin?"

Asansörün tuşuna bastı, en üst kata çıkıyorduk.
"Tabii, iki yıl öncesinde kadar şirketi Şevket Demirci yönetiyordu.
Sonra tüm hisseleri üç oğluna devrederek emekli oldu.
Şimdi sizinle birlikte dört yöneticimiz var.
Şirketimiz kozmetik sektörü üzerine kurulu köklü bir şirkettir.."

Konuşmasının  uzayacağını anladığımda onu ilgimi çeken tarafa geri yönlendirdim.
"Diğer yöneticilerden bahseder misin?"

Asansörün kapısı açıldı, uzun koridorda yürümeye başladık.
"Elbette, Tekin Bey'den başlayabiliriz.
Tekin Bey, diğer kardeşlere göre en ılımlı ve anlaşması kolay olandır.
Ortanca kardeş ve şirketteki sorumluluğu diğerlerinden daha fazla çünkü şirkete aralarında en çok değer veren de o.."

Demek şirkete en bağlı olanı çoktan kafalamıştım. Bu iyiydi.

"Furkan Bey, kardeşlerden en genç olanıdır. 23 yaşında olmasına rağmen işinde oldukça iyi ve saygı duyulan birisi. Fakat biraz.. çapkın.. ya da playboy denilebilir."

Furkan,.. onun ismini zaten çapkınlığıyla duymuştum..
Magazine sık düşüyordu.
23 yaşında yani benden bir yaş büyüktü.
Mert'in kardeşlerin arasında ikişer yaş olduğunu söylediği aklıma geldi.
Öyleyse Tekin 25, büyük kardeş 27 yaşındaydı.

"Oldukça sıcakkanlı ve eğlencelidir.
Onunla kolayca anlaşabilirsiniz.
Şirket hakkında çok umursamaz olması sizi rahatsız edebilecek özelliklerinden biri, şirkete pek fazla uğramaz. Önemli bir şey olmadıkça çağırılınca bile gelmeyebiliyor."

Başına buyruk playboyumuz da kolay hedef gibi görünüyor.
Sanırım onu ikinci hedefim yapacağım.

"Ulaş Bey ise kardeşlerden en büyük olanı.
Ona yaklaşması epey zordur.
Çalışanlar arasında soğukluğu ve sertliğiyle biliniyor."

Vaov! Olmazsa olmazımız soğuk patron.
Benim için fark etmez ne de olsa!

"Şirkette en çok söz hakkı ona ait, çünkü şirketin %60 hissesine sahip.
Yani ondan sonraki en büyük hisse olan Tekin Bey'in hissesinden tam %40 fazla."

Demek ki Tekin yirmilik Furkan da on beşlik hisseye sahipti.
Altmış bunların yanında oldukça büyük bir hisseydi.

Bingo! İşte benim değerli anahtarım bu adam.
Büyük balık elbette zor yakalanacaktı.
Olgun ve sert olanın bu adam olmasına şaşırmamıştım.
Babası bazı şeyleri öngörmüş olmalıydı.

Nihayet toplantı salonunun önünde durduk.
"Peki tatlım, sohbet için sağol."
Arzu'yu arkamda bırakarak toplantı odasına girdim.

İçeri girmemle masadaki üç adam ayağa kalktı.
Aman Allah'ım! Karşımda üç tane yunan tanrısı dikilirken ciddiyetimi nasıl koruyacaktım..

Patron Kraliçe +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin