Sebebi Sensin

820 19 10
                                    


Soracağım bir sonraki soruda bunun cevabını alacaktım.
"Kim yapmış?"

İç çekti, cevabının sorun çıkaracağını biliyordu.
Rahat durmayacağımı, sorunu bizzat benim çıkaracağımı biliyordu.
Tam da bu yüzden gergindi.
Fakat yine de söyledi, Mert bana yalan söylemezdi.

"Ortaklarından biri, Furkan Demirci yaptı."

Nefesim boğazımda donup kaldı.
Dünya'nın hızlıca dönmesi alkolün etkisi miydi yoksa aldığım haberin mi?
Ayağa kalktım.

"Yaşıyor mu?"
Cevabını duymaktan çok korkuyordum.
Dünya dursun ve o bana cevap vermesin istedim.
Babam kendisine böyle bir şey yapan birini yaşatmazdı.
Ayakta durmakta zorlandığım için duvara tutundum.

"Yaşıyor," dedi ve kısa süren kararsızlığın  ardından devam etti
"Ama pek iyi durumda değil."

Telefonu kapattım, üstüme bir şey almadan topuklularımı giyip çantamı aldım ve  çıktım.

Anayola çıkıp bir taksi çevirdim.
Taksici dikiz aynasından beni süzdü.
Üzerimde sadece bir erkek tişörtü vardı ve iyi durumda görünmüyordum.
İçimde iç çamaşırı bile yoktu.
"Hanımefendi iyi misiniz?"

Sorusunu görmezden gelerek adresi söylediğimde önüne döndü.
Taksiden indiğimde rastgele bir kadını durdurup kıyafetlerimizi değiştirmek istediğimi söyledim.
Başta kabul etmese de yeterince para verdiğimde en yakındaki tuvaletlere girip kıyafetlerimizi değiştirdik.

Aceleyle babamın evine ulaştım.
Kapının etrafındaki güvenlikler çoğaltılmıştı.
İçeriye girdim.
Etrafa bir karmaşa hâkimdi.
Herkes gergin görünüyordu ve hızlı hareket ediyorlardı.
Babamın odasına doğru adımlarken Oğuz'u gördüm.

Üzgün görünüyordu.
Benim babam gibi görmediğim babamı o babası gibi görüyordu.
Zarar gördüğü için üzülmüştü.
Daha sonra buna gülmeyi aklımın bir köşesine yazdım.

Beni görünce yanıma geldi.
"Babanı görmeye mi geldin?"

Hayır, yani evet. Babam umrumda bile değil ama direkt Furkan'ı bulmaya çalışırsam garip kaçar.
"Evet, nerede?"

Eliyle babamın yatak odasını işaret etti, bir şey söylemeden odaya girdim.
Hızla ruh halimi değiştirip koşturdum.
"Baba!"
Camın yanındaki koltuğunda oturuyordu.
Bakışları bana döndü, oldukça öfkeli görünüyordu.
"Baba, ne oldu, iyi misin?"

Sesimin endişeli çıkmasına özen gösteriyordum.
Ellerine baktım.
İki eki de sargılıydı.
Çok acımıştır değil mi?
Evet, evet kesinlikle çok acımıştır.
Neredeyse gülümseyecektim ancak kendimi tuttum.
Babamsa bana bakmaya devam ediyordu.

"Önemli bir şey değil, kibirli ergenin teki benimle kafa tutabileceğini sandı o kadar."

Yine gözlerimi doldurdum.
"Ah, baba! Kim sana böyle bir şey yapmaya cesaret edebilir? Onu görmek istiyorum, kızın olarak bir tokat da ben atmak istiyorum."
Beni yanına oturttu.
"Merak etme kızım, o şerefsiz fazla yaşamayacak. Ölmek için yalvartacağım onu."

Keşke ölmek için yalvaracak olan sen olsaydın babacığım.
Bunu dersem ölür müydüm? Evet.
Farklı bir yol izlemeyi tercih ettim.
"Lütfen ona biraz işkence etmeme izin ver. Bu konuda iyiyim biliyorsun, senin intikamını almak istiyorum."

Bir süre kararsız kaldığını gördüm.
Tek kaşını kaldırdı, samimiyetimi ölçüyordu.
Bir iki dakika sonra.
"İşkence edersen ölebilir." dediğinde içimde bir ağırlık hissettim.
Bu hissin adı neydi bilmiyorum. İlk defa hissettim.
Sevdiğin biri için üzülmek falan olabilir miydi?
Tarifsiz bir acıydı.
Ne kadar işkence edilmişti ona?
Bunu düşünmek istemiyordum.

Patron Kraliçe +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin