Gözlerimi tekrar açtığımda hastane odasında olduğumu anladım.
Baş ucumda oturan Deniz oturur pozisyonda uyuyakalmıştı.
Hemen telefonu mu elime aldım ve Demir'i aradım.
Demir telefonunu açmadı.
O da bu hastaneye mi getirilmişti acaba?
Hemen serumları çıkartıp koridora çıktım.
Orada ki görevliye seslenip "Demir Alabora.Sanırım dün bu hastaneye getirildi bi bakar mısınız?""Hanımefendi.Çok üzgünüm.Gelin isterseniz size su verelim.Oturun bir sakinleşin."
"Bakın benim Demir'i görmem lazım.
Gerçekten çok acil beni Demir'e götürün veya oda numarasını söyleyin ben bulurum.""Hanımefendi sizi anlıyorum Demir Bey'i görmek istiyorsunuz ama şuan olmaz.Çünkü Demir Bey..."
"NE DEMİR BEY? DEMİR'E NE OLDU ?BENDEN NE SAKLIYORLAR?"
"Ece hanım lütfen önce bir sakin olun ve oturun."
"Tamam tamam sakinim söyleyin artık."
"Ece hanım, Demir Bey'i dün gece kaybettik.Morg'a götürülecek.Başınız sağolsun."
Duyduğum bu haber ile yıkılmıştım.
Demir'i kaybetmiştim.Demir ölmüştü.Demir ölmüştü.DEMİR ÖLMÜŞTÜ!
Yere çöktüm.
Dün gece yaşadıklarımız gözümün önüne geldi.
Denizde yüzmemiz,öpüşmemiz,sarılmamız,çıkma teklifi,kumlara uzanmamız,beraber uyumamız.Her şey bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.
Hemşire bileğimden tutmuş bana sesleniyordu.Bir süre sonra onu da duymamaya başladım.
Her yer buğulanmıştı bir şey göremiyordum.
Ta ki Demir bileğimi tutup kaldırana kadar. Kaldırdı ama bir şey demeden uzaklaştı.Arkasından bağırdım çağırdım ama Demir dönüp arkasına bile bakmadı.
Sanki felç olmuş gibiydim hareket edemiyordum.Ne Demir bana geri dönecekti ne de brn Demir'in arkasından koşacaktım...