"Rüyamın en güzel gerçeği... "
Kulağımda yankılanan gürültülü bir ses ile uyanmıştım.
Yeni bir güne neden normal bir şekilde uyanamıyordum hiç bir zaman.
Gözlerimi açtığımda karşımda genç bir kız gördüm. Kız bana ilk defa insan görmüş gibi bakıyordu.Denizi anımsatan mavi gözleri ile ürkmüş bir şekilde bana bakmaya uzun bir süre devam etti.
Başına örttüğü yazmadan çıkan iki bukle sarı saçı alnına düşmüştü.Ben onu incelemeye devam ederken O kendinden emin olmayan bir ses ile;
"Kusura bakmayasın bacım. Biraz gürültü yaptım." diyerek kendini açıklama gereği duymuştu.Sarayda hatun burda bacım.
Hitap ederken kullandıkları ünvanlar beni sıkmaya başlamıştı artık.
Sitem dolu bir sesle "Biraz daha dikkatli olabilirdin." dedim
Zaten endişeli bir halde olan kız. Bu söylediklerim ile neredeyse ağlayacak hale gelmişti.
"Daha dikkatli davranmaya özen gösteririm bacım. Merak etmeyesin." dedi.
Yere bakarak; " Ben sana çorbanı getireyim." diyerek odadan çıkmıştı.
Kızı üzdüğümün farkındaydım.
Neden bilmiyorum. Son günlerde oldukça agresif bir şekilde davranmaya başlamıştım.
Elinde tepsi ile içeri giren kızı gördüm.
Çorba önceden hazırlanmış olmalıydı ki bu kadar çabuk getirmişti.Elindeki tepsiyi masaya koyup yanıma geldi. Doğrulmama yardım ettikten sonra tepsiyi dizlerimin üstüne koydu.
Tepsideki tahta kaşığı alıp çorbayı içmeye başladım.
Karşımda hala bekleyen kıza kafamı çevirdim.
"Cüneyt nerde? Biliyor musun? "
"Cüneyt ağabeyim, sabah avlanmaya çıktı."
Cüneyt'in avlandığını biliyordum. Beni kurtardığı o gün de ormanda avlanıyormuş. Tâbi benim sesimi duyduktan sonra yanıma gelip beni Bizans serserilerinin elinden kurtarmıştı.
"Ben Hatme ananın kızıyım. Seni tedavi etmişti hatırlar mısın?"
Hatme ana denilen kişiyi silik bir şekilde hatırlıyordum. Karnımdaki beni öldürecek o acı varken onu inceleyemezdim tabikide.
"Tam değil."
"Bugün akşama doğru uğrar yanına tekrardan o zaman görürsün."
Bir cevap vermeden önümdeki yemeği yemeye döndüm.
Kız da daha fazla soru sormadı.
Odadaki sessizliği bir çocuğun;
"Selvi abla selvi abla" diye bağırarak odaya girmesi bozdu.Artık isminin Selvi olduğunu öğrendiğim kız erkek çocuğu kolundan tutarak
"Hasan! Sene bu odaya girme denmedi mi?" diyerek azarlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I FEVERAN (DÜZENLENİYOR)
Historical FictionBedenler bir kıyafet gibidir. Asıl gerçek vücut olan ruhtur. Ve şuanda o bahsettiğin kızın ruhu burada değil. O bahsettiğin evrende sıkışıp kalmış. O evrenden kurtulup buradaki beden kıyafetini giymesi gerek. Yoksa sonsuza kadar ruhu orada hapis kal...