"Güneş her zamanki gibi doğup batıyor, günler geceleri takip ediyordu. Doğada her şey normal şekilde ilerliyordu. Ama ben yakında bu düzenin kuvvetli bir kasırga ile bozulacağını biliyordum."
Elim ile karnımı tutarak iki büklüm olmuş halde kavurucu sıcağın altında yürümeye çalışıyordum.
Zaman geçtikçe acımın köreleceğine sanarak yanılmıştım.
Bu acı körelmek bir yana her geçen gün şiddeti daha da artıyordu.
Bir yandan karnımın ağrısı ile yol almaya çalışırken diğer yandan da kendi kendime sürekli Cüney'e sinirimden homurdanıyordum.
Bu sıcakta Hatme ananın evine gitmeye ne gerek vardı ki? Akşam hava soğuduğu zaman gitsek olmuyor muydu sanki?
Karnımdaki ağrının acına artık dayanamayacağımı anlayınca bir kaç adım önümden yürüyen Cüneyt'in kolunu tutarak yola devam etmek istedim.
Elimi Cüneyt'in koluna uzattığım anda Cüneyt'in kolunu çekmesi ile neye uğradığımı anlayamadım.Güneşin tüm sıcaklığı ile beni boğması yetmiyor gibi bir de karın ağrım ile baş etmeye çalışırken Cüneyt'in kolunu çekmesi sabrımı taşıran son damla olmuştu.
Sinirli olduğunu düşündüğüm bir ses ile "Neden kolunu çektin." diye sordum.
Ben ne kadar sinirden köpürsem de Cüneyt beni umursamamıştı bile.
Yüzüme bile bakmadan"Köye geldik sayılır." diye kısa bir cevap verdi.
Kolunu çekmesi ile köye gelmenin ne alakası vardı?
"Bu kolunu neden çektiğini açıklamıyor ama."
Yürümeyi kesip başını bana çevirdi.
"Köyde koluma girmenin yanlış anlaşılacağını bilmiyor musun? Evli insanlar bile bu denli yakın olmaz birbirine."
Osmanlı döneminde yaşadığımı unutmuş değildim tabiki.
Kadın ve erkeğin yan yana gezmesi uygun karşılanmazdı.
Ama bende şuanda normal bir kadın değildim. Yaralı olduğum için Cüneyt'in koluna girmemde bir sakınca yoktu bence.
Ama Cüneyt korkuyordu.
Köy içinde eğer birisi bizi kol kola görür de yanlış anlarsa diye Cüneyt korkuyordu.
Aslında haksız da sayılmazdı.
Benim geldiğim zaman da bile kol kola mahallede biri ile gezen olsa hemen kızın adını çıkarırlardı.
"İki ev mesafesinde uzaklık kaldı zaten. Az daha dayan." diyerek önümden yürümeye devam etti.
Dediği gibi de olmuştu. Hatme ananın evine çok kısa bir sürede gelmiştik.
Önden gitmiş olan Cüneyt kapının tokmağına iki kez vurarak kapının açılmasını beklemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I FEVERAN (DÜZENLENİYOR)
أدب تاريخيBedenler bir kıyafet gibidir. Asıl gerçek vücut olan ruhtur. Ve şuanda o bahsettiğin kızın ruhu burada değil. O bahsettiğin evrende sıkışıp kalmış. O evrenden kurtulup buradaki beden kıyafetini giymesi gerek. Yoksa sonsuza kadar ruhu orada hapis kal...