Gölgelerin efendisi : bölüm 11

94 33 197
                                    

Kral arkadaşımı alıp gittiğinden bu yana ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bu kaplaranlık kulede ışık gibi saat de yok çünkü.

Karanlık kule ... ışık büyücülerinin zindanı. Buraya nasıl düştüğümü merak ediyor musunuz anlatayım. Hatta bununla uğraşmadan direk özet te geçebilirim.

Atımla saraya döndüğümde birden muhafızlar tarafından tutuklandım. Daha sonra ise buraya getirildim .

Evet hepsi bu . Saraydan sadece bir kez ayrılmıştım . Ancak bu ailemin beni bir casus olarak görmesi için yeterliydi anlaşılan .

İlk başta karanlık beni korkutmuş canımı yakmıştı. Ama sonra beni tatlı bir şekilde kucaklamış , sanki eski bir tanıdık görmüşçesine içimi sımsıcak etmişti.

Duyduğum çığlık sesleriyle tekrar iç çektim. Ve karşıdaki tabloya baktım. Sanki bize nispet olsun diye koyulmuş ay tablosuna...
Hayatımda hiç ayı görmemiştim . Çünkü krallığımda hiç güneş batmazdı. Babamın görevi bunu sağlamaktı... yada eskiden babam olan kişinin . Artık onun için ikinci bir kızı olduğunu sanmıyordum.

İlk başta duyduğum acı artık yoktu. Gitmişti.
Neden benim diğer büyücüler gibi acı çekmediğimi merak ediyorsanız söyleyeyim.

Herkes için umut kaynağı olan ışığın benim umutlarımı yok ettiğini fark etmeye başladığımda , bende içimdeki ışığı yok ettim. Eskiden içimde bir yerde karanlıktan korkan bir kısım varsa da artık yoktu. Çünkü hayatımda burası dışında hiç karanlıkta durmamama rağmen benim tüm kabuslarım gerçek olmuştu...

Karanlık ışık büyücülerinin kabusuydu oysa ben hiç kendimi bu denli sakin hissetmemiştim...

Ve bütün bunlar o muhafızlar beni buraya getirirken babam ve kardeşimin yüzünde gördüğüm o gülümseme sayesinde olmuştu. Acı beni olgunlaştırmış , daha bu minik yaşımda büyütmüştü. Altı yaşında olabilirdim ama yaşadıklarım atmış yaşında ki birine bile fazla gelirdi.

Acı sizi mahveder , ruhunuzu yok eder, iradenizi düşürürdü. Ta ki siz o acıyı kullanmayı, ondan ders almayı öğrenene dek . İşte o zaman yok edilmiş ruhunuz yeniden bambaşka biri olarak doğar, iradeniz çelikten bile sert hale gelirdi.

Özelliklede o acının sebep i sevdiklerinizse de çok önemli bir şey öğrenirdiniz. Sevmemeyi

Bakışlarımı tablodan çektim ve annemin bana verdiği ilk ve son hediye olan kolyeye diktim . Saçma ve gereksizdi ama yinede güzeldi ... belkide onu güzel kılan ilk defa annemden bir şey almış olmam veya onun benimle olan o tatlı konuşma tarzıydı. Ne olursa olsun benden nefret eden birine karşı sevgi beslediğim için ben acınası biriydim.belkide kolyeyi çıkarıp atmalıydım... belki de yakmalı ... ama yapmamıştım. İşte burada boynumda öylece durup sallanıyordu.

Derin bir nefes çekip ayağa kalktım. Kulede hiç gardiyan yoktu. Neden olsun ki karanlık zaten buradakilerin dışarı çıkmamasına yeter de artardı. Saraydan , şehirden, hatta köylerden uzak olan çorak araziye yapılmış kule sadece bir hapis değil aynı zamanda , bozulmuş , kendini kaybetmiş , artık bir ruhu bile kalmayana kadar acı çekmiş bedenlerin de mezarıydı.

Her yerde cesetler vardı. Bazıları yaşlı , bazıları genç , bazılarıysa... çocuk yada bebekti.

Gözlerim gözlerinde kurumuş kan pıhtıları olan ölü bir bebeğe ve ona sıkı sıkı sarılmış , bedeni ip gibi ince , teni buruş buruş olan genç kadına takıldı.

O ikisi ve onlar gibiler syrant ın acımasız yönetimini fark etmiş, tek istekleri daha iyi bir hayat sürebileceklerini düşündükleri yan ülkemiz aynı zamanda da düşmanımız olan gölgelerin ülkesi grovan a gitmekti. Babam ve onun gibi iğrenç lordlar ise bu hareketi kabullenememiş onları halk a "grovan casusları" olarak tanıtıp ebediyen buraya hapsetmişti.

Gülümsedim , alacağım intikam için gülümsedim . Gülüşümde hem hüzün hem neşe vardı, hüzünlüydüm çünkü bu anne ve bebek gibi binlerce insan burada ölmüştü , neşeliydim çünkü artık o ve onlar gibilerin özgürleşmemiş ruhlarını özgür bırakacak intikam için saraya gidiyordum .

Dışarı çıktım ve o karanlık eski kuleye baktım . Kuleden yükselen çığlıklar her dakika artıyor , bazıları son nefeslerine yaklaşıyordu. Ölüm onları almak için kapıya yaklaşırken, babamın büyüsü sayesinde kuleye kök salmış o karanlığı kendi büyümle delip geçtim , kulenin içine ışık dolarken çığlıklar dindi , sevinç haykırışları etrafa doldu . onlar ışığın onlara getirdiği umut a sevinirken hiçbirinin o umut un onlara gelmesinin sebep inin karanlık olduğunu anlamayacağından emindim , benim karanlığım ...

Ama sorun değildi . İnanmak istedikleri şeye inanabilirlerdi . Bu onların mutlu olmasını sağlayacaksa sorun yoktu. Nasıl olsa yakında gerçeği öğreniceklerdi...

🗡🗡🗡🗡🗡🗡🗡🗡🗡🗡🗡🗡🗡🗡

Sarayın bahçesine yığılmış onlarca asker ceset inin kanı toprağı kaplamıştı. Acaba kaçının onları seven aileleri , çocukları, eşleri vardı. Bilmiyordum umrumda da değildi . Onlar beni umursamamışken aptallık edip onları düşünmemin bir anlamı yoktu.

İçlerinden birkaçını tanıdım. Beni acı çekeceğimi düşündükleri o kuleye hapseden merhametten yoksun insanları hatırladım. Kim bilir benim gibi daha kaç kişiyi gözlerinin yaşına bakmadan o karanlığa sürmüşlerdi ...

Adımlarımı hızlandırarak şatonun merdivenlerini çıktım ve ilk hedefim olan kardeşimin odasının önünde durdum

Benden hayatımı çalan , yaptığı her hata ve yanlış ı üzerime atıp öz annemi bile benden soğutan o kız ... ben muhafızlar tarafından tutuklanıp o kuleye , daha doğrusu ölümüme götürülürken gülümseyen o kız , üç yıl önce doğduğunda bile benden nefret eden o kız ...

Yok ederken keyif alacağım o kız ...


Merhaba yaklaşık 4 gündür yeni bölüm gelmiyordu çünkü yorulmuştum. Her gün bölüm atmaktan yorulmuştum. Bu yüzden kendime biraz tatil verdim . :) bir sonra ki bölümü daha erken atmaya çalışıcam . Sevgiyle kalın hoşçakalın.

Ejderha nın gizemi (DÜZENLENECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin