medya ya bakar mısınn 👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻
diğer kitap ım olan sentra akademi okunayı unutmayın ♥️buraya editle ilgili düşünceleri alayımm👉🏻👉🏻
dikkat . bu bir geçiş bölümüdür. yaklaşık 600/700 kelimedir.
FİNALE SON İKİ BÖLÜM
( evet yanlış okumadınız finale son iki bölüm. ama korkmayın bu sadece kitap ın finali daha serinin finaline üç kitap var :) )sessizlik dört bir yanımı sarmaya devam ederken dondurucu soğuk tenime işledi. kaç gündür yoldaydım ? bunu bilmek imkansızdı. üvey babamın ölümüyle güneşi ayakta tutan sihir gücü sonsuza dek kaybolmuş, günler zifiri karanlığın esiri olmuştu.
peki umrumdamıydı ? içimde biraz olsun acıma , marhemet kalmışmıydı ? ah hayır hayır kalmamıştı. artık o tarz duygular hissettiğimi sanmıyordum . ancak bir şeyden emindim şimdi ki halim gelecekte dönüşeceğim şeyin yanında bir hiçti ...
her adım beni esir düşmüş halkıma daha da yaklaştırıyordu. ve her adım şu cümlenin kafamda yankılanmasına neden oluyordu. onları kurtarmaya gidiyorum... peki geride kurtaracak bir şey kaldı mı ?
kalmış mıydı? halkım ın köleye dönüştürüldüğünü biliyordum peki kaçı hayattaydı ? kaç bebek zorlu şartlara rağmen yaşıyordu? ve kaçının kalbinde hala yaşam umudu vardı ...
💫⚔️💫⚔️💫⚔️💫⚔️💫⚔️💫⚔️💫⚔️💫
birkaç kilometre daha aralıksız yürüdüm. zamanla hava sanki mümkünmüş gibi daha da karanlık olmuş , elimdeki fener bile amacını yitirmişti. işte o zaman anlamıştım.
evime, krallığıma karanlığında yeniden hayat bulacağım ülkeye girmiştim. karanlıkla kaplı bu ülkeye ışığı getiren olmaya kararlıydım.
evet hava karanlık ve sisliydi . ama bu her dakika yükselen çığlıkları , acı içinde bağıranları merhamet için yalvaranları duymama engel değildi ... onlar benim halkımdı...
şehir merkezine indiğimde halkımın boyunlarında ve kollarında olan prangaları gördüm, onların beni kaçıranlar zalimlere hizmet eden askerler tarafından kırbaçlandığını, kadınların sokak ortasında tecavüze uğradığını, adamların kemikleri gözükecek halde olmalarına rağmen taşlar taşıdıklarını, minik bebek ve çocukların gözlerinden gerçek kan akmasına rağmen hala acı içinde ağladıklarını görmek ....
evet , evet hiçbirine acımayacaktım.
yüzünde istemsizce beliren gülümsemeyle birlikte askerlere doğru yürümeye başladım.
önce bana baktılar sonra ise gülmeye başladılar.
"senin yaşında ki minik bir kız çocuğunun burada ne işi var . bilmiyor musun küçük kızlar evlerinde oturmalıdır . yoksa başlarına kötü şeyler gelir."
adamın alay ve aşağılama damlayan sesinin hücrelerim tarafından iyice anlaşılmasına izin verdim.
ardından içimdeki sihre seslendim ve onu bir silah olarak bütünleşmeye zorladım. elimde beliren dumanlar ve karanlık saçan yayı adamın gögsüne doğrultum . adamın solan yüzü kemiklerime ilaç gibi gelirken ok yaydan fırlamıştı bile. okun içindeki sihir adamın ruhunu emmiş geriye buruşmuş, bir kabuk kalmıştı . askerler üzerime doğru gelirken sadistçe gülümsedim , saniyeler sonra hiçbir düşman askeri hayatta kalmamıştı.
etrafıma toplanan insanları görünce yüzümdeki zalim gülümsemeyi gizledim ve sahte bir maskeyle ifadesiz bir hale büründüm.
bana doğrultulan meraklı bakışları görünce onlara .... halkıma bir açıklama yapmanın zamanının geldiğini anladım.
💫⚔️💫⚔️💫⚔️💫⚔️💫⚔️💫⚔️💫⚔️💫
15 YIL SONRA
yıllar hızla gelip geçmiş, eskiden yaşanan facialar birer anıya dönüşüp hatıralardan silinmişti.
kanla kaplanmış o eski sokaklar artık beyaz kuars taşıyla kaplanmış, baskınların etkisiyle yıkılan her evin yerine iki katlı konaklar yapılmıştı. evet belki alınan canlar telafi edilmeyecek, her daim anılacaklardı. ama en azından geride onları anıcak koca bir ülke ve refah içinde yaşıyan insanlar vardı.
yıkıma son vermek, onca askeri ülkeden kovmak yada öldürmek, daha sonra ise insanların yaralarını sarmak hiç kolay olmamıştı. ama yıllar hepimizin ilacı olmuştu.
tahtımda yavaşça doğruldum. varis olduğum ortaya çıkınca tahta geçmiş, sarayı yeniden dekore ettirmiştim.
saray saf safir ve obsityenden oluşuyordu. en yüksek dağın en tepesinde parıl parıl parlıyordu.
geçen yıllarda sihrimi geliştirmeyi başarmıştım. artık onunla her şeyi yapmam mümkündü. ve görünüşe göre içimde oldukça az olsada hala bir miktar ışık sihri vardı,bir nokta tanesi kadar...
adım adım sarayın avlusuna doğru yürümeye başladım. büğün o gündü eski dostuma kavuşacağım gün .bir süredir onun sihrini diyarda hissedebiliyordum. karanlık ormanda olduğuna emindim.
avluya çıktığımda hizmetkarlara gittiğimi ve bir süre dönmeyeceğimi , savunmaların güçlendirilmelerini söyleyedim. ardından
bir gölge kartalına dönüşüp havalandım. gökyüzü her zamanki gibi soğuk ve harikaydı.
kilometrelerce , iki gün boyunca aralıksız uçtum, nihayet karanlık ormana geldiğimde ormanın her bir köşesinde onu aradım.
ve nihayet onu krallıkları ve ateş ormanını ayıran 7 sınırın tepesinde dikilirken buldum. sanırım ateş ormanına girmek istiyordu. o halde neden yardım etmiyordum ki ?
şahin formumdan dönüşerek minik bir ışık topu halini aldım. içimde bulunan az miktar ışığın hepsini kullanarak minik top halimin parlamasını sağladım.
planım işe yaramıştı , o beni takip ediyordu..
GÜNÜMÜZ IYRIS İN AĞZINDAN
" o minik ışık topu ... sendin değil mi ... "
" evet ateş çiçeği bendim"
" seni özledim gölge "
" bende seni ateş çiçeği"
iki kız mutlulukla birbirlerine sarıldı.yıllar sonra en yakın arkadaşıma sarılırken içim mutlulukla doldu.
ta ki bağırış ve çığlıklar bu huzur dolu anı bölene dek ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha nın gizemi (DÜZENLENECEK)
FantasyEfeyla nın iki tarafı vardı . Bir tarafta insanlar diğer tarafta ise tüm sihirli canlılar yaşardı . Aklı yerinde olan Kimse bu iki tarafı ayıran sınırı geçmez buna da cürret etmezdi . Zira sınırı bir kez geçen asla geriye dönemezdi . Sıradan bir ins...