Sıradan hayatımın sıradan gününe alarmın çalan tiz sesiyle uyandım. Alarmların sesi böyle gıcık olmak zorunda mıydı? Saate bakmak için telefona uzandığımda uykumdan henüz ayılamamış olsam gerek telefonu yere düşürdüm. Gerçekten de güne harika başlamıştım. Zoraki yataktan çıkarak telefonu elime aldım ekranı açıp saate baktığımda saat 7:33'ü gösteriyordu. Okula hazırlanabilmek için sadece yarım saatim vardı. Gerçekten sabahın bu saatine dersi kim koyardı ki? Ne kadar hayatı sorgulasam da eninde sonunda o derse gideceğimden ve geç kalmamam gerektiğinden bu işlemi daha sonraya erteledim. Ayaklarımı sürüyerek banyoya ulaştım. Kısa bir duş alarak tam anlamıyla ayılmak için çabaladım. Ne de olsa bu saatte derse gidiyorsam bir işe yaramalıydı. Banyodan çıkıp üzerimi giyindim, saçımı ve az da olsa makyajımı da yaptığımda artık hazırdım. Odamdan çıkıp salona ulaştığımda mutfaktan gelen sesle mutfağa doğru ilerledim. Annem telefondan açmış olduğu müzik eşliğinde kahvaltı hazırlıyordu.
"Günaydın anne! Döktürmüşsün yine sabah sabah."
Annem gülümseyerek bana döndü.
"Sana da günaydın kızım. Hadi otur çayları koyuyorum."
Annem özel bir şirkette proje danışmanı olarak çalışıyordu. Şirket için hazırlanması gereken bir proje çıktığında uzun bir süre eve gelemeyebiliyordu. Evde yalnız kaldığım zamanlar ne kadar üzülsem de bunun onun işi olduğunu gayet de iyi biliyordum. Aslında bu onun işiyle de alakalı değildi. Sadece evde yalnız olmayı sevmiyordum. Bu aralar şirkette pek işi olmadığı için annem yaklaşık olarak bir haftadır evdeydi. Bu da demek oluyordu ki yakın zamanda şirkete dönmek zorunda olacaktı. Evde kaldığı süre içerisinde erken kalkarak yokluğunda yiyebileceğim şeyler hazırlıyordu bana. Her seferinde uğraşmaması gerektiğini, bunları benimde yapabileceğimi ona söylesem de derslerime odaklanmam gerektiğini söyleyerek itiraz ediyordu. Telefonumun ekranını aydınlatarak saate baktım. Dersimin başlamasına bir saat kalmıştı. Geç kalmak istemediğimden:
"Ben hiç oturmayayım. Derse geç kalmak istemiyorum anneciğim. Sana afiyet olsun."
"Kızım bari bir iki lokma bir şey atsaydın ağzına, öyle aç açına ders mi dinlenirmiş? Al bakayım şunları!"
Elime tutuşturduğu iki poğaçaya baktım. Sabah burnuma gelen o kokunun sebebi de böylelikle belli olmuş oldu. Sıcacık poğaçaları alıp anneme teşekkür ederek evden çıktım. Neyse ki evimiz apartmanın zemin katındaydı da bir de asansör beklemekle zaman kaybetmeyecektim. Okulum evime biraz uzaktı. Otobüsü beklemek için durağa yürüdüğüm de otobüsün gelmesine beş dakika kalmış olduğunu gördüm. Kulaklığımı çıkarıp telefona taktım ve dünyadan biraz da olsa soyutlanmak istedim. Beş dakika sonunda gelen otobüse binerek arka taraflara ilerledim. Neyse ki sabahın bu saatinde pek kalabalık olmadığı için ayakta durmama gerek kalmayacak kadar boş koltuk vardı. Cam kenarında bir koltuğa oturarak yolun bitmesini bekledim. Okula gitmek için iki otobüs değiştirmem gerekiyordu. Bu durum bazen çok yorucu olabiliyordu. Ne yapıp edip annemi araba konusunda ikna etsem iyi olacaktı.
Bindiğim otobüsten yirmi dakika sonra indiğimde okuluma gitmek için binmem gereken son otobüs durağına doğru ilerledim. Tam zamanında gelmiş olmalıydım ki otobüs durakta bekliyordu. Koşarak otobüse yetiştim. Otobüs tıklım tıklım olmasa da yine de oturacak yer yoktu. Maalesef ki 15 dakikalık yolumu ayakta geçirmek zorundaydım. Araba konusunda gerçekten de annemle konuşmalıydım. Neyse ki ehliyetimi 18'ime girdiğimde almıştım da bir daha da ehliyet işiyle uğraşmak zorunda kalmayacaktım.
Son yolculuğumu da tamamlayıp okula ulaştığımda dersin başlamasına 20 dakika kalmıştı. Normalde asla bu kadar erken gelemezdim. Sanırım son şansımı da otobüsü durakta yakalayarak harcamıştım. Daha zamanım olduğunu düşünerek okul kantinine doğru ilerlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Misafir
AcciónArkadaşını öldüren bir katil, uzun süre polislerden saklanmayı başarır. Fakat bir gün sokağa çıkmak zorunda kalır ve polisler tarafından fark edilir. Bütün gece polislerden kaçan adam, aniden sokakta bir kızla çarpışır ancak kız, bir katille çarpışt...