Bu bölüm Ayaz'ın yaşadıklarını Ayaz'ın ağızıyla okuyacaksınız.
Keyifli okumalar dilemeden önce de gözlerinizin bayram etmesi amacıyla şöyle bir görsel bırakıyorum.
****
Sabahın ilk ışıklarıyla evden çıkmıştım. Çıkmadan önce küçük hanıma kendisi gibi küçük bir not bırakmanın iyi olacağını düşünüp dikkatli davranması gerektiğine dair bir mesaj bırakmıştım. Issız sokaklarda ilerlerken aynı zamanda etrafı kolaçan etmeyi de ihmal etmiyordum. Bir piç kurusu yüzünden düştüğüm hallere bak diye içimden geçirsem de böylesinin planım için daha iyi olduğunu biliyordum. Onu kendi oyununda yenecektim. Planımın kusursuz işlemesi içinde tek yapmam gereken polislere yakalanmamaktı. Henüz değildi. Her şey daha yeni başlıyordu ve bu fırsatı geri tepmek gibi bir imkânım yoktu. Ne olursa olsun başarmak zorundaydım yoksa haksız yere hapsi boylayacak olan ben olacaktım.
Sokağın başına çıktığımda köşede beni bekleyen araba göz hizama girmişti. Adımlarımı hızlandırıp arabaya geldim ve kapısını açıp, son kez etrafı kolaçan ettikten sonra içeriye girdim.
"Günaydın ağabey, hoş geldin." Diyerek söze girdi Mert. Mert benim en sadık çalışanlarımdan bir tanesiydi. İş hayatına atıldığımdan beri yanımda olan ve hiçbir kan bağımız olmamasına rağmen babamdan çok destekleyen yol arkadaşım, sağ kolumdu. Bu iş için de güvenebileceğim nadir insanlardan biriydi.
Arabayı çalıştırıp ilerlemeye başladığımızda çoktan sigaralarımızı yakmış, durum değerlendirmesi için konuşmaya başlamıştık.
"Günaydın koçum. Var mı bir gelişme?" diye sorduğumda dibine gelmiş olduğu sigarasını camdan aşağıya fırlatıp anlatmaya başladı.
"Şirkette asayiş berkemal. Oğuz piçine yakalandığına dair sahte haberleri gönderdik, hatta tüm şirkete. Televizyon kanallarına da bu konuyla ilgili hiçbir haber yapılmamasını, aksi takdirde sonuçlarının ne olacağını, söylediğin gibi aktardık. Böyle devam etmesi için yapman gereken tek şey polislere dikkat etmek. Yoksa yalan olduğu anlaşılır. Şirketteki herkes, başta Oğuz olmak üzere ve hatta düşman şirketler bile şu an seni hapiste bildiklerinden keyifleri yerinde. Planımız tıkır tıkır işliyor ağabey. En kısa zamanda hepsinin fişini çekeceğiz, sen merak etme."
Bunları duyduğuma sevinmiştim. Oğuz köpeğine öyle bir ders verecektim ki, hapse adam tıkmak nasıl olurmuş görecekti.
"Müzayede işi ne alemde? Benim o gece orada olmam lazım." Kaderimizin yeniden yazılacağı gece, o gece olacaktı. Müzayede sahibi olarak elbette orada olmaya hakkım vardı, öyle değil mi?
"Hazırlıklar başladı abi, merak etme. Seni oraya sokmanın bir yolunu bulacağım."
Oğuz, babama inat kurduğum, kendi ayaklarım üzerinde durabildiğimi kanıtlamak için inşa ettiğim şirketimin ortağıydı. Babama inat olmasının sebebi ise beni kendi şirketine uygun görmesiydi. Tabii ki bu gayet normal bir şeydi. İki medeni insan gibi oturup konuşsaydık belki kabul edebilirdim ancak kendi işimi kurmam için beni sürekli hor görmesi ve yeterli olmadığımı düşünmesi bu ihtimali de komple ortadan kaldırmama sebep olmuştu. Hırs yapmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Misafir
AçãoArkadaşını öldüren bir katil, uzun süre polislerden saklanmayı başarır. Fakat bir gün sokağa çıkmak zorunda kalır ve polisler tarafından fark edilir. Bütün gece polislerden kaçan adam, aniden sokakta bir kızla çarpışır ancak kız, bir katille çarpışt...