10 Eylül

47 36 2
                                    



Telefonuma gelen mesaj bildirim sesi ile ekranımı aydınlattım. Bildirim çubuğumda Pelin'den mesaj vardı. Gülümseyerek mesajın üzerine dokundum.

Pelin- Uzay, acil odama gelmen gerekiyor!

Ben- Niye?

Pelin- Acil diyorum, niye diyorsun!

Ben- Tamam geliyorum.

Pelin- Göz devirerek cevap verme bana!

Ben- Göz devirmedim, Pelin.

Pelin- Yalan söylediğin için taşa dönecekin diyeceğim ama zaten taşsın😁

Ben- Bununla bana yürüdüğünü mü söylemeye çalışıyorsun?

Pelin- Sende gözüm yok, Uzay!

Pelin- Lanet olası odandan defolup buraya gele bilir misin?! Çok acil diyorum!

Telefonumu kapatarak vakit kaybetmeden endişe ile onun odasına doğru gitmek için odamdan ayrıldım. Gerçekten merak etmiştim acaba acil ne olmuştu? Arkadaşı Helin onunla beraber değil miydi? Tuhaf. Helin Pelin'in en yakın arkadaşıydı.Buraya Birlikte gelmişlerdi tatil yapmak için. İki gün önce bir kafede tanıştırmıştı bizi. Bu sefer fazla ısrar etmesine gerek kalmadan teklifini kabul etmiştim. Dürüst olmak gerekirse, onunla zaman geçirmeyi seviyordum.

Kapıyı tıklattığım zaman Pelin üzerindeki Mickey Mouse baskılı pijaması ile somurtarak karşımda duruyordu "Gelmeseydin!"

"Abartıyorsun."

"Sana 21.57'de mesaj atmışım. Ama sen 21.59'da geliyorsun. Bu ne sorumsuzluk?!" Sevimli haline kahkaha atmadan duramadım.

"Işınlanmadığım için özür dilerim, haklısın." İçeriye girmem için geriye çekildi.

"Tabii ki ben haklıyım." Gözlerimi devirsem de arkam ona dönük olduğu için görmemişti beni.

Odada ondan başka kimse yoktu. Arkadaşı herhalde dışarıdaydı. Ona döndüm merakla "Sorun ne?"

"Otursana." Eli ile masanın sağ tarafındaki sandalyeyi işaret ettiğinde anlam veremesem de dediğini yaptım. Elimi çeneme koyarak beklemeye başladım. Masaya bir cismin konulması sesi gelince dikkatimi oraya verdim. Şaka herhalde!

"Bu ne?"

Rahat şekilde cevap verdi "Oje."

Histerik şekilde kahkaha attım "Hadi ya ben de parfüm sanmıştım."

"Aptal, parfüm hiç böyle olur mu?" Uyarı dolu bakışlarım gülümsemesi durdurmasına neden oldu.

"Acil dediğin oje sürmek miydi, Pelin?" İsyan ederek ellerimi iki yana açtım.

"Bence yeterince acil bi' mesele. Tırnaklarıma oje sürmediğimde çabuk kırılıyor." Ojeyi önüme itti "Ben diğer elime süremediğim için sen süreceksin."

"Ben ne anlarım oje sürmekten?!"

Gözlerini devirdi "Uzay, tırnağıma 'Yıldızlı gece' tablosunu çiz demedim. Alt tarafı tek renk oje süreceksin." Bezgince nefesimi dışarıya verdim. Ah Pelin ah!

"Otur tamam. Kötü olursa, karışmam şimdiden uyarıyorum." Hevesle kafasını sallayarak sandalyeye oturdu. Sağ elini öne doğru uzattı. Gri renkli ojeye baktığımda çarpık şekilde gülümsedim "Ojenin de rengi fazla mânidar. Bende gözün olduğunu düşünmeye başlayacağım." Gözleri fal taşı gibi açıldı

"Rengi güzeldi sadece. Sende gözüm yok benim!" Ağlayacak kıvamdaydı.

"Eminim rengi güzeldir."

"Öyle zaten."

"Rahat dur süremiyorum."

"Sen beceriksizsen ben ne yapayım?!"

"Haklısın ben beceriksizim. Ama hareket etme, yalvarıyorum."

"Bi' de oje sürüyor. Daha ne isterim ki" Son cümlesi ile dudaklarım kenara kıvrıldı. Yaşananlar fazla tuhaf ve iyi hissettiriyordu. Düzeltirsem Pelin iyi hissettiriyordu. Varlığı... Bir gün her ikimiz Ayers'e döndüğümüzde ne olacaktı peki? Arkadaş kalmaya devam edecek miydik? Ya devam etmek istemezse... Bunları düşünmek için bir kaç günün daha var, Uzay.

Eylül /Kısa hikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin