Saçların

759 74 52
                                    

Bilmiyorum ne vardı saçlarında..
Rüzgar mı delice eserdi,
Gözlerim mi öyle görürdü yoksa..
Saçlarının her hali hoşuma giderdi.

"Evet anne iyiyim"

Annemin onuncu kez sorduğu soruya yine aynı şekilde cevap verip birkaç dakika daha sohbet ettikten sonra telefonu kapattım ve gelen bildirime baktım.

Annemin banka hesabıma gönderdiği parayla ilgili olan mesajı kapatıp telefonu aynalı masamın önüne koydum ve oturdum.

Eğer o gece galerime bir grup insan tarafından saldırı düzenlenmese şimdi tablolarıma devam ediyor olacaktım.

Gecenin bir vakti ben galerimde tablolarımla ilgilenirken insanların gelebileceğini, baştan aşağı cam olan duvarı parçacıklara ayırıp beni öldüresiye döveceklerini nereden bilebilirdim ki?

İnsanlar başkalarının onlardan başarılı ve yetenekli olmasını hazmedemediği için çareyi rakibini alt etmekte buluyordu. Fakat bu alt etme içinde bulundukları konu dışında zarar verme yoluyla yapılıyordu.

Benim gözümde böyle insanların ne bir değeri vardı ne de yeri. Bu yüzden kendimi kötü bir şekilde kazanma hırsına bürüyen herkesten uzak tutmuştum.

Derin bir nefes verip saçlarımı taradım ve önleri bırakıp geri kalanını toplamayı tercih ettim. Kulağıma sadece tek bir küpe taktıktan sonra ayağa kalktım ve havalar hala çok fazla ısınmadığı için yanıma kot ceketimi aldım.

Saate bakıp daha fazla vakit kaybetmemek adına cüzdanımı ve telefonumu alarak evden çıktım.

Rüzgar açıkta bıraktığım perçemleri uçuştururken durağa doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Bedenim yavaştan üşümeye başladığımda "iyi ki almışım" derken kot ceketimi giydim ve gelen otobüse bindim.

Şarkı dinleyerek geçirdiğim yarım saatlik yolun ardından otobüsten inip ellerimi cebime koydum ve Minho'nun ofisine doğru ilerledim.

Kapıyı tıklatmadan direkt olarak içeri girdiğimde Minho telefonunda olan gözlerini bana çevirdi.

"Bende tam seni arayacaktım"

"Kusura bakma, geç uyandım biraz"

Kafasını önemli değil dercesine iki yana sallayıp ayağa kalktı ve kenarda duran kahve makinesini çalıştırdı.

Onun masasının önündeki sandalyelerden birine oturduğumda kendi sandalyesi yerine benim karşımdakine oturmayı seçmişti.

"Hırsız bir şey çalmış mı? Burası iyi görünüyor"

Etrafı incelerken sordum. Gerçekten de hırsız girmiş gibi durmadığı için garipsemeden edememiştim.

Kafasını iki yana sallayıp hafifçe güldü. O güldüğünde istemsizce bende gülümsedim.

"Çalabileceği tek şey ergenken yazdığım şiirler olurdu"

Kafamı aşağı yukarı hareket ettirdim. Benimle ne konuşacağını merak ediyordum ama inatla söylemiyordu sanki.

Oturduğu yerden kalkıp kahveleri koyduktan sonra birini benim diğerini de kendi önüne koydu. Önüme koyduğu kahveden bir yudum alıp içimin ısınmasını sağlarken Minho bana doğru gelip yanımda bulunan beyaz kapaklı dolaptan birkaç deste kağıt çıkardı.

"Yeni bir kitap üstünde çalıştığımı biliyorsun değil mi?"

Kafamı aşağı yukarı salladım. Minho, yazardı. Tanındık ve genç bir yazar.

middlemist, hyunho Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin