Sensiz de denizi seyredebiliyorum,
Hem dalgaların dili seninkinden açık.
Ne kadar hatırlatsan kendini boş.
Sensiz de seni sevebiliyorum.Hep boş konuşurduk hatırlar mısın, bula bula,
Karşılaştığımız zamanlarda.
Sen, sevgiden şımaran çocuk,
Ben şaşıran budala.☾
Elimdeki kalemi bir kez daha çevirip yavaş bir hareketle eskiz defterimin üstüne bıraktım. Gözümü az önce bitirdiğim çalışmadan çekip geriye doğru yaslanırken dudaklarımı araladım ve derin bir nefes verdim.
Telefonum titredi, göz ucuyla ekrandaki isme bakıp telefonu ters çevirdim ve oturduğum yerden kalkıp banyoya girdim.
Elimi yüzümü yıkayıp aynadan kendime baktım. Parmaklarım yüzüme gitti, yanağımda dolaştı usulca.
Kendime baktıkça bile aklıma Minho'nun gelmesini engelleyemiyordum.
Gözlerimi hızlıca aynadan çekip odama geri döndüm. Çalışma masamın üstünden telefonumu alıp alt kata indim.
İki gün geçmişti. Minho'yla o konuşmayı yapmamız ve bitirmemizin üstünden sadece iki gün geçmişti fakat neden daha fazla hissettiriyordu.
Vasat bir halde değildim, o günden sonra ağlamamıştım bile hatta. Onu atlatabileceğime dair küçük bir inancım vardı, kimse atlatılamaz değildi çünkü.
Sadece biraz zorlayacaktı beni. Yedi aydır hayatıma ve yatağıma dahil olmuş birini silip atmanın pek kolay olmayacağını elbette biliyordum.
Elimden başka bi şey gelmezdi. Lütfen aramızdaki ilişkiyi kesme diyecek kadar gurursuz değildim.
İnsanlar aşkta gurur olmaz dese bile, karşılıksız bir şey için çabalamak gereksizdi. En azından benim için öyleydi.
Karşılık alacağımı bilsem de çabalamazdım gerçi.
Derin bir nefes verirken internetten yemek siparişi verip tezgahın üstüne oturdum, bu sırada telefonum çaldı. Aramayı cevaplayarak kulağıma götürdüm.
"Efendim Felix?"
"Nasılsın?"
Göremeyecek olsa da omuz silktim. "Normal, sen?"
"Üzgün olduğunu biliyorum Hyunjin, ama bunu kendini eve kapatarak çözemezsin."
"Biliyorum. Kendimi eve kapatarak çözmeye çalıştığım da yok zaten, sadece kendime biraz zaman veriyorum. Fazla sürmez, bu yüzden endişe etme."
Karşı taraftan derin iç çekiş ve birkaç hışırtı duymamın ardından Seungmin'in sesi kulaklarıma doldu.
"Bana bak Hyunjin, ergen kızlar gibi depresyona girmemişsindir umarım."
Söylediği şeylerle kafamı öne eğip kocaman gülümsedim. "Ergen kız depresyonuna Felix'ten başkası giremez."
"Hey! Seni duyuyorum!"
Dudaklarımdan minik bir kıkırtı dökülmesine engel olamazken kafamı iki yana salladım.
"Pekala pekala, lütfen beni merak etmeyin ve bolca sevişin. Birazdan yemeğim gelecek ve iştahımı kaçırmak üzeresiniz."
İkisi de homurdanmaya başlayınca görüşürüz diyerek yüzlerine kapattım. Dudaklarımda hala kendini belli eden bir gülümseme varken kapı çaldı.
Tezgahtan inip kapıya doğru yöneldim, ayakkabılıktan cüzdanımı alıp kapıyı açtığımda görmüş olduğum yüz kaşlarımı kaldırmama neden oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
middlemist, hyunho
Fanfictionİkimiz de herkes gibiyiz, Çırılçıplak olduğumuz zaman. [170623]