Sen bana bakma,
Ben senin baktığın yönde olurum.☾
"Siktir ya."
Ayağımı kaldırıp bulaşan çamur yüzünden ayakkabımı yere sürttüm ve etrafıma bakıp iç çektim.
"Hayır senin neyine akşamın bir vakti ormanda dolaşmak."
Kendi kendime kızarken hepsi birbirinin aynı gözüken ağaçlara baktım. Daha doğrusu bakmaya çalıştım, icabında hava karanlık olduğu için bastığım yeri bile zar zor görüyordum.
En güzel örneği az önce bastığım çamur çukuruydu.
Hava daha da soğuduğu için montumu sıkıca sarındım, pek bir etki etmiyor olsa da. En büyük aptallığım da biri rahatsız etmesin diye telefonumu almadan çıkmaktı.
Kim telefonu bile yokken akşamın bir saati ormana girer sorusuna güzel bir cevap, Hwang Hyunjin'di.
Zaman ilerledikçe artan baykuş sesleri nedeniyle iç çekip biraz tırsmış olsam da ilerlemeye devam ettim. Şehrin bu kesiminde ayı olacak değildi en nihayetinde.
Belki kurt vardır, o da bana denk gelmez herhalde.
Birkaç adım daha atıp ayağımın bir şeye takılması yüzünden yere kapaklanırken yüzüme bir şey olmaması için ellerimi kullandım.
"Ah!"
Elimdeki sızı beni hemen dizlerimin üstüne doğru kaldırdı. Net göremiyor olsam da elimden akan şeyi hissedebiliyordum.
Yüzümü buruşturup pes etmişlikle yere oturdum ve sırtımı arkamdaki ağaca yasladım. Elimin acısına mı yoksa halime mi ağlasam karar veremiyordum.
Montumun şapkasını örttükten sonra kafamı ağaca yasladım ardından yeri yoklayıp bulduğum yaprağı sızlayan yere bastırdım.
Mikrop kapmamasını ummaktan başka bir çarem yoktu. Biraz dinlenip yürümeye devam etmek için gözlerimi kapattım.
Tekrar gözlerimi açtığımda üstümde yorgunluğun bırakmış olduğu bir ağırlık hissettim. Vücudum soğuktan hafifçe tutulmuştu.
Yüzümü buruşturup kendime çekmiş olduğum dizlerimi uzattım. Hala tepede olan ay çok fazla uyumadığımın işaretçisiydi. Emin olmak için zar zor bileğimdeki saate baktım.
02.33
İki saat uyumuştum. Keşke sabaha kadar uyuyabilseydim ama bu soğukta pekte mümkün değildi.
Yavaşça ayağa kalktım, elim kendini hatırlatır gibi sızlarken üstündeki yaprağı yere atıp yürümeye başladım yavaşça. Daha temkinli adımlar atıp bastığım yere dikkat etmeye çalışıyordum.
Bir süre yürüdüm, yolun sonu hiç gelmeyecekmiş gibi hissedip oturup ağlayacak dereceye geldiğim sıra ay ışığı dışında bir ışık görmem beni duraksattı.
Dudaklarım hafifçe kıvrılırken adımlarım hızlandı ve ışığın olduğu kısma doğru ilerledim.
Sonunda anayola ulaşınca derin bir nefes verip yere çöktüm ve kendime dinlenmek için biraz zaman tanıdıktan sonra ayağa kalktım.
Yürürken sokak ışığından yararlanarak elime bakmam ve yüzümü buruşturmam bir oldu. Gerçekten kötü görünüyordu.
Bunu pek fazla düşünmeyip evime doğru ilerlemeye devam ettim.
Bahçeye yaklaştığımda kapımın önündeki basamağa oturup kafasını elleri arasına almış Minho'yu görmek adımlarımı yavaşlattı.
Geldiğimi anlamış gibi kafasını hafifçe kaldırdı. Gözlerimiz birbirine değdi, hızla ayaklanıp bahçeden çıktı ve sarılmak için bir atakta bulundu fakat iki adım uzaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
middlemist, hyunho
Fanfictionİkimiz de herkes gibiyiz, Çırılçıplak olduğumuz zaman. [170623]